Üstad Karakoç’u da Göremedik
Hiç unutmam bundan yıllar öncesiydi.
Doğum gününde hediye sevmediğimi bilen biri (hâlâ kim olduğunu bilmiyorum) tarafından bir koli gönderilmiş.
Kargo var dediler. Herhangi bir yerden sipariş vermediğim için kargo falan da beklemiyordum…
Aldım koliyi, doğum günü hediyesi ise adresine aynen iade edeyim dedim. Baktım adres de yazmıyor herhangi bir yerinde.
Koliyi açarken de düşünüyorum, kim hangi cesaretle gönderir, sevmediğimi biliyorlar, diyorum…
Koliyi açtım bir de ne göreyim…
Diriliş nesli kitaplarının hemen hemen tamamı…
Üstadı sevdiğimi bilen biri belli ki…
Kitapları aldım… Bir kitaplara baktım, bir kitapların müellifine baktım, bir göndereni düşündüm…
Nereden bakarsan bak tuhaf bir çelişki içerisinde kaldım…
Kitap hediyesi de geri gönderilmez ki canım dedim sonradan. Hem adres de yoktu. İyi ki yoktu adres. Kitapların tamamını hiç ara vermeden okudum.
Sonra dedim ki…
Üstad Necip Fazıl henüz vefat etmeden çocuktum. Onu görme şansım yoktu. Bari vefat etmeden Sezai Karakoç üstadımızı görsek… Hatta yaklaşık iki ay önce bir vesileyle bir araya geldiğimizde Türkiye Yazarlar Birliği onursal başkanı D. Mehmet Doğan hocamıza da söyledim bu ızdırabımı…
Zor, dedi. Üstad kapılarını pek açmıyor dış dünyaya…
Haklıydı belki de…
Eserlerimi okuyun yeter diyordu kim bilir…
Allah rahmetiyle muamele etsin. Biz ondan razıydık Allah da ondan razı olsun.
Birer Yasin-i Şerif okuruz bu gece inşallah…
Mekanı cennet olsun…
Mustafa Süs