TEFEKKÜRLER TÜRKİYE!
TEFEKKÜRLER TÜRKİYE!
Allah acı vermesin, tarifi bile imkânsız oluyor…
Kelimeler manasız, sözler anlamsız, bakışlar donuk…
Ateş düştüğü yeri yakıyor üstelik.
Çığ, düştüğü yeri mezar ediyor…
Akıl almıyor, yol yürünmüyor, yürekler dağlanırken ne desek hiç kimseye zerre faydası olmuyor.
Gidenlerin ardından kaç kişi yetim kaldı, kaç kişi öksüz, kaç ananın gözüne ateş düştü?
Boş yaşıyoruz hayatı, gerçekten boş…
Ne elimiz dokunuyor kanayan bir yaraya,
Ne dilimiz derman oluyor ahh eden yüreğe,
Ne ölüyoruz ölenle, ne yanında durabiliyoruz geride kalanın.
Boşlukta yüzerken attığımız kulaçlarla yorulup başımızı kaldırdığımız vakit, sadece tıkanmış hissediyoruz, nefesimiz kesilmiş, bitap düşmüşüz…
Aciz olduğumuzun resmini her köşeye çizmiş Yaradan…
Hangi öğüdü almışız ki tam olarak Yaradan’ın açtığı yaradan?
Bu çağ o çağ mı? Bu yangın hangi yangın?
Sefil ve üstelik hoyratız…
Planlar yapıyor, yaptığımız planlara tapıyor, planlar bozulunca da bozuk atıyoruz.
Vardır bir planı bizim için Allah’ın desek de, içten içe planı yoluna koymak için yoldan çıkıyoruz.
Attığımız her adımda kaybettiğimiz yolların farkına varmadan, hedefe varmaya çalışıyor, varınca da içimize düşen kocaman boşluğa anlam veremiyoruz.
Anlamsızca yaşıyoruz.
Kıymet bilmeden, kıymet atfediyoruz kendimize.
Gelsin, birileri bizleri kurtarsın, biz de oturduğumuz yerden felaha erip kendimizi kurtaralım istiyoruz.
Kula kulluk ettiğimiz kadar Allah’a etmiyoruz.
Akıllı olduğumuzu düşündüğümüz kadar düşünmüyoruz aklı verenin ”Aklına tapma, aklını, kendini ve insanlığı kurtarmak için kullan” demek istediğini.
Ne kadar güçlü olursan ol, ne kadar akıllı olursan ol, ne kadar açıkgöz olursan ol,
Her şey O’nun!
O ne derse o olur!
Milyarlarca akıl bir araya gelse, en kusursuz planı yapsa… O’nun tek bir işaretiyle tüm planlar alt üst olur, dünyanın altı üstüne gelir…
Düşün!
Düşünme vakti şuan!
Tefekkürler Türkiye!
M’S