Evlenince müthiş şeyler olacak, ölene dek mutlu olacağız zanneder insanlar.
Bunların, evlendikten sonra epeyce yukarı çıkardığı çıta kafasına düşünce aklı başına hâlâ gelmez.
Gelmez, çünkü evliliğin mantığı anlaşılabilmiş değil insanlar arasında.
Hiç tanımadığın ya da flört ederek tanıdığını zannettiğin bir insanla ömrünün geri kalanını devam ettireceksin evlenince.
Çay bahçesinde çay içip, lokantada yemek yiyip, konsere, konferansa gidip süre bitince evlere dağılmak değil evlilik.
Kendi öz ailendeki insanlarla belli bir yaştan sonra aynı evde durmak istemiyorsun, tanımadığın biriyle nasıl duracaksın? Bunları bilmesi gerekiyor evlenmeden önce insanların.
Zaten dikkat edilirse sadece evlenenlere “mutluluklar” dilenir.
Askere, hacca, gurbete gidene mutluluklar dilendiği görülmüş müdür?
Bilinir ki evlilik, mutlu olma müessesi değildir.
Ağlamak da gülmek de eşinle, çocuğunla, ailenle, maddi sıkıntılarla imtihan olmak da vardır.
Hayır, ben bunların hiçbirisiyle imtihan olmak istemiyorum, evlendiğim kişinin dört dörtlük olmasını istiyorum, bana gül bahçesi vaad etsin ne o öyle elimi attığım daldan bazen diken de batıyor diyorsan, çok fazla sevap işleyip cennete gitmelisin. Bu isteklerin sadece cennette var.
Bu dünyada öyle bir durum maalesef yok. Olmaz da zaten. Olamaz da.
Dünya imtihan dünyası, inişli çıkışlı tüm yollar.
Evlilerin, özellikle son kuşağın dilinden düşmeyen cümleler:
“Ben özgür bir hayat yaşayacağım,
Kendi ayaklarım üzerinde duracağım,
Kimseye minnet etmeyeceğim,
Eşimin kahrından kurtulacağım,
Onun gölgesinde durmaktan sıkıldım,
Zaten kendi işlerimi kendim yapıyorum,
Ayrılınca ailem, arkadaşlarım üzülürmüş, üzülsün bana ne,
Eşim zerre kadar mutlu etmiyor beni.” diyerek ayrılmaya karar veren, ayrıldıktan sonra da…
Birkaç aya yapmak istediklerini yapıveren,
Zincirinden boşanmış boğa gibi sağa sola saldırıp her yere koşmaya çalışan, akşam olup el ayak çekilince…
“Ben şimdi n’aptım, her istediğim oldu, hayalleri tükettim, gidilecek yerlere gittim, özgürce para harcadım…
Aslında, birlikte olmaktan sıkıldığım eşimle de yapabilirdim tüm bunları o benle plan yapmak isterken surat asmasaydım, dersin iç ses olarak.
Sana akıl verenler ne demişti?
“Çekme onun kahrını, bak çocuklarının yanında sürekli kavga ediyorsunuz, çocuklarının psikolojisini de bozacak eşin, hiç olmazsa ayrıl da çocukların rahat etsin, zaten maddi imkanların da iyi, ayaklarının üzerinde de durabiliyorsun.”
Peki onlar nerede?
Hiçbiri ortalıkta görünmüyor her biri eşiyle mutlu olmasa da birlikte hayatlarını devam ettiriyorlar…
Ayrılıp yalnız kalanların bir kısmı da;
Ben yalnızken mutluyum deyip etrafa gülücük saçıyorlar ama ona “kuyruğu dik tutma” girişimleri diyebiliriz.
Bunları size hiçbir psikolog anlatmaz, kıymetimi bilin…
Onlar bilgisayardan anlamayan bilgisayar tamircilerinin bilgisayara format atıp yıllardır biriken tüm dosyaları çöpe attığı gibi…
Ailelerdeki ilişkileri onarmak yerine;
“Siz mutlu olamazsınız en iyisi ayrılın.” diyerek yılların birikintisini çöpe attırırlar.
Çocuklara sorun,
Anamla babam mutlu olmasa da aynı evde dursun, derler.
Çocukların gözünden dökülen bir damla yaşın tercümesi:
Özgürlük hevesinizin canı cehenneme, olacaktır.
Özgürlük istiyordun neden evlendin derler insana…
“Ama bizim evlilik bildiğin gibi değil.” diyenler de dahil bu yorumlara. Herkes sizin gibi düşünüyor merak etmeyin.
Evliliğin, birbirine katlanma müessesi olduğunu içselleştirdiğimiz an tahammül sınırlarımız da ona göre kendisini ayarlayacaktır.
Mustafa Süs