MR İSTER MİSİN? (Anı)
MR İSTER MİSİN? (ANI)
Hiç unutmam geçenlerde, kolum ağrıyor, belim ağrıyor, burnum ağrıyor, başım zaten ağrıyor diyerek ardı ardına randevu aldım doktorlardan, aynı gün olsun ki ikiye bir gitmeyeyim dedim hastaneye.
Laf aramızda, doktora gitmeyi hiç sevmeyen bir babanın oğluyum.
Sene bilmem kaç, üniversite okuduğum yıllardı, yaz tatilinde köydeyim, babam da zamansız bir şekilde ilçeye gitmiş, zamansız dediğim, bizim ilçenin pazarı Cuma günü olur, şeriat kanunları geçerli olduğundan bizim yörede, Cuma gayri resmi tatildir bizde.
Cuma dışında ilçeye gidince sorulur, neden gittin hayırdır? diye.
Hoş şimdi soran yoktur. İnsanların canı bi’şey çekse koşup gidip alıp geliyor.
Salı mıydı, çarşamba mıydı neydi, hayırdır baba ilçede ne işin vardı dedim.
İlçede ne kadar berber varsa hepsini gezdim, hiçbiri eve traşa gelmiyor, senin gitmen lazımmış dedi, upuzun saçlarıma laf sokuyor bak bak…
Güldük geçtik.
Bir ara babam fena hasta, yatak döşek yatıyor.
Yalvarıyorum haydi baba doktora gidelim diye… Oralı değil.
Ben de zamansız ilçeye gittim, dönüşte sordu niye gittin diye.
Dedim, tüm doktorları gezdim, hiçbiri evde hizmet vermiyor, sen gidecekmişsin.
Tabi o zamanlar evde hizmet veren doktor ne gezer? Erdoğan geldi de millet evde hizmet veren doktor gördü be, vay anasını…
Babam ters ters baktı bana…
Çama çıkan keçinin dala basan oğlağı olur, dedi…
Demem o ki biz ailecek sevmeyiz doktora gitmeyi, gitmişken de hepsini bir arada çıkarırız.
Fizik tedavi doktoruna gittim kolumu belimi göstereyim de ileride sıkıntı çıkarmasın, dedim.
Doktora derdimi anlattım, sol kolum şöyle ağrıyor, böyle ağrıyor falan…
Bekliyorum ki yaşlılıktan desin… Yaşlılıktan dese, o meşhur yaşlı emmi gibi, öbür kolum da aynı yaşta diyeceğim de demedi.
Hadi kolu derim de, öbür belim de aynı yaşta diyemem ya…
Allah akıl fikir versin.
EMAR çekilmek ister misin? dedi…
Doktora bak? Çekilmek ister misin?
Üstüne kadayıf da isterim diye espri yapacaktım neredeyse…
Hastaya sorulur mu bu? Sordu, kocaman doktor…
İllâ gerekli değilse hem hastaneyi meşgul etmeyeyim hem de devlet masrafa girmesin dedim. Hem omuz hem bel nereden baksan iki bin lira.
Epey bi muayene etti, yok yok EMAR gerekli dedi.
EMAR yazdığıma bakmayın MR yazılışı da, en yaşlılar bile EMAR diyor artık.
Sanayide çalışan ustanın biri LPG’ye ELPİCİ demişti de sanayiden soğumuştum yıllar önce.
Bir gün sonrasına randevu aldık, eskiden üç ila altı ay arası değişirdi randevu işleri.
Bugün gittim sıram geldi hemen aldılar içeri.
Hemşire öğüt veriyor, sağa sola hareket etme, gir şu tünele, yüksek ses duyacaksın irkilme falan.
İlk defa mı giriyoruz sanki dedim içimden tabi. Yattım sırt üstü, makina çekti içeri.
Biraz durdu, yaklaşık seksen 4 saniye sonra, ben deyim taş ocağında hilti ile kulağımın dibinde eşeğin dişine kanal açıyor dentist, siz deyin geminin motorunun olduğu yerde Stalin zulmüne maruz kaldım, kürek cezası yedim.
O an düşünmemek elde değil.
O durumun kalıcı olabileceğini, sırt üstü yattığın yerde saatlerce yatmak zorunda kalabileceğini, kalkmaya çalışsan kalkmanın imkansız olduğunu, bir yandan o aşırı yüksek sesin beynine yaptığı baskıyı…
Aklına ne gelirse düşünüyorsun.
Diyorum, daha önce de girdim ama o zaman sessiz idi… Hâlâ anlayamadım bu sefer niye sesli idi.
Neyse zulüm bitti, yavaşça çıkardı kızak kalkıp fırlayacağım özgürlüğüme kavuşacağım…
Hemşire, koluma bir alet daha taktı, tekrar edeceğiz dedi.
Niye? diyecektim, vazgeçtim. Önceki bel, bu kol… Ayrı ayrı olacak tabi ya…
İkincisi ilkinden daha uzun sürdü.
Önceki düşündüklerimi düşünmemek için uyur gibi yaptım o şiddetli sesler arasında dalmışım.
Tam o an, lan bir de alettirikler giderse aman deyim diyorum ardından da jeneratör falan vardır kocaman hastane diyorum.
Abi MR bitti, ben bittim.
Dışarı bir fırladım. Dünya güzel, hayat güzel, yaşamak güzel.
Onca tahlil, tedavi, MR çektiriyorsun bir kuruş para vermiyorsun, güzel!
İki poşet ilaç alıyorsun, tek bir tane ilacın parasını veriyorsun, güzel!
Verilen onca hizmete nankörlük etmiyor, şükür ediyorsun, o hizmeti verenlere teşekkür ediyorsun, güzel!
Reis, Allah senden razı olsun diyorsun, için açılıyor böyle deyince, nankörler de ettiğini bulsun, herkes lâyık olduğu gibi muamele görsün diyorsun, güzel!
En sonunda da, Allah dert verip derman arattırmasın diyorsun, güzel!
Çay varsa içelim, yoksa demleyelim öyle içelim diyorsun bu daha güzel…
Mustafa SÜS