MEMNUNİYETSİZ Mİ OLDUK BİZ?
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilemem ama insanlarda son yıllarda memnuniyetsizlik daha da fazla artmaya başladı.
Salgından ötürü değil bu artış. Ondan önce başlamıştı.
Etrafında borç isteyecek birilerinin varlığını hisseden cimri ve zengin insanların parasızlıktan ya da borçlarının çokluğundan ya da ihtiyaçlarının fazla olduğundan şikâyetçi olması gibi bir durum bu galiba.
Rahatımız arttıkça, rahatımızı kaçıran olmasın ya da çok rahat olduğumuz bilinmesin, rahatlığımız başımıza kakılmasın diye sürekli bir memnuniyetsizlik hali var üzerimizde.
Köyde yaşayan insanlarda görülürdü bu. İş yokken sürekli hasta olurlar ama iş olunca dağı devirecek gibi çalışırlar.
Etrafımıza şöyle bir baktığımızda, insanlarla üç beş kelam sohbet ettiğimizde hemen fark ediyoruz bu durumu.
Hali vakti yerinde olanlarda daha fazla sanki.
Şükredeni ara ki bulasın.
Bu gidişat hayra alamet değil.
Çocuklar da nasibini alıyorlar bu durumdan.
Onlarda da başladı memnuniyetsizlik. Bizde ne görürlerse onu seçiyorlar.
Beğenmeme hali, şikâyet hali, rahatın batması hali…
Halimizden şikâyetçi olmasak sanki birileri gelip bizim rahatımızı bozacakmış gibi hissediyoruz.
Ya da haline şükretmek kötü bir şeymiş gibi…
Memnuniyetsizlik yanı sıra bir de sorgulama başladı her birimizde. Sorgulamazsak boyun eğiyormuş derler diye korkuyoruz galiba.
Toplumsal baskı var bunun için.
Sen koyun musun ki hiçbir şeyi sorgulamadan kabul ediyorsun, demesinler diye sorguluyoruz.
Haddimiz olanı da sorguluyoruz olmayanı da sorguluyoruz.
Çay demlemeyi bilen birinin benim çay demleme tarzımı sorgulamasını kabul edebilirim ama ömründe çay yapmamış birinin benim tarzımı sorgulaması bana tuhaf gelir.
Sorgularken biraz da düşünmek gerekir.
Şikâyetçi olurken, memnuniyetsizken, sorgularken kendimizi de etrafımızdaki insanları da, özellikle çocukları da olumsuz etkiliyoruz.
İşin tuhaf tarafı çok fazla sızlanınca önemli bir rahatsızlığımızda kimse bizi dinlemiyor.
Yeni tanıştığımız insanlarla sohbet ederken, herhangi bir konuda şikâyetçi olduğumuzda önceleri bizi pürdikkat dinliyorlar, sonra dinliyor gibi yapıyorlar sonra da bizi görünce yollarını değiştiriyorlar…
Ya bize mecbur olanlar? Onları dikkate almak zorunda değil miyiz?
Mustafa SÜS