Yokuş yukarı koşuyorum ayak bileklerime bağladığım taşlarla. Soyut kalabalıkları yararak, nefes nefese…
Rüyalardaki çepeçevre saran ahtapotun kollarını bir bir keserek koşuyorum. Kestikçe çoğalıyorlar, ayaklarıma bağladığım taşlar! Çoğalıyorlar?!
Kendimden bu denli uzaklara gitme isteğini depreştirdikçe içimde, kendimle birlikte benliklerim, biriktirdiklerim benimle birlikte koşuyorlar.
Yalnızlığıma laf ettirmiyorum, tıkanmışlığıma ve bîçareliğime… Hiçbir gemi yalnız değildir giderken uzaklara, hiçbir liman yalnız değildir ağırlarken ıssız ve sessiz gemileri.
Her biri ruhumun bir köşesinde bağırıp çağırıyor çaresizliklerimin. Soruları yok, sıkıntıları yok, çelişkileri yok, yoklukları yok.
Dur durak nedir bilmeyen uğraşları sonuç vermiyor, bir neticeye ulaşılamıyor. Ortada bir faili meşhur dostluk naaşı.
Ha kıpırdadı ha kıpırdayacak. Bi’ el atsanız diyorum, feryat ediyorum. Herkes ellerini saklıyor, gözlerini bile esirgeyenler var; sözler müthiş, sözler şaşalı, sükût etmek nedir bilmeyen sözlerle tırmalıyorlar beynimin en küçük çeperini.
Söz diyorum, söz verdim kendime, sözleri sileceğim beynimden, verdiğim tüm sözleri, duyduğum tüm sözleri.
Sözlerinizle geldiğiniz gibi gidin istiyorum, sözlerinizi alıp da gidin. Yokuşlar tenhalaşmaya başlıyor acemi çığlıklar atarak, içimde duyuyorum yokuşların çığlığını, içimde hissediyorum her daim dostlukların sığlığını.
Bana kader kadar acımasız, kader kadar samimi, kader kadar el pençe divan durduran yakın dostluklar verin.
Verin ve bırakıp gidin. Artar çaresizliğim kalırsanız, artar kendimden kaçak seyr-ü seferlerim. Oraya, kapının eşiğine bırakıp gidin. Yaklaşmayın. Yakınlaşmayın. Verdiğiniz dostluk sözlerini de alın gidin. Zira acıttılar. Görmediğiniz gibi. Hissetmediğiniz gibi acıttılar. Bilirsiniz dostluklar hep acıtırlar.
İyilikli dostluklar bambaşka diyenlere aldırmayın. Aşkın sözlerle yemin ediyorum ki aldırmayın, yalan söylüyorlar, tüm âşıklar yalan söylüyor, dostluk üzerine atıp tutunamayanlar hariç herkes yalan söylüyor.
Tek kişiliktir aşk, tek kişiliktir dostluklar. Tek taraflı, karşılıksız ve ucube!
Kendi kendime hediyeler alıyorum, kendi bünyem kabul etmiyor. Gurur yapıyorum, güya kendime bahaneler biriktiriyorum. Defol git! Diyorum kendime. Kusurlu bir dostlukmuş, anlıyorum.
Tenhalaştı iyice yokuşlarım, bağı çözüldü, kurtuldum kendimi taşlamalarımdan, kendi taşlarımdan. Yeğnileştim artık, hafif bir rüzgâra koyuverdim kendimi.
Diktiğim abidenin ayaklarından sarıldım, boynuna sarıldım zannederek…
Koyup gitme hevesindeyken sen, heveslerim kursakta düğüm düğüm.
Mustafa SÜS