KOYU AYDINLIK
Koyu aydınlığın sefere çıktığı bir tarihte
Gömüldük içimize içimizde başağrısı
İçimizde cılız, çelimsiz karanlık bir ukde
Ne dökülecek yaprak kaldı dalımızda
Ne kökümüze dökülecek kibrit suyu
Yalandan ölenleri şahit gösteriyoruz
Yalandan kim ölmüş ki diyenlere
Kimin umurunda ki zaten, olan oluyor
Olanın olması aydınlığın koyulaşıp
Gözümüzü kamaştırmasını beklerken
Ardına bakmadan gidişi olanların
Sözümüzü kamaştırmaya yetiyor
Kekremsi bırakılan tat, yıkıyor tatsız sözleri
Üstümüzde kalıyor sözlerin tatsız yükü
Körpe cümleler ayak diretiyor uslu kafiyelere
Kimin fazladan gördüğü itibar varsa
Hepsi ödüyor bedelini hem de dik başına
Başım dik diyor zifiri karanlık
Koyu aydınlığı sinesine saklarken
Sinesi patlıyor nefessiz kalışıma
Karanlığı örtünce yıldızlar neden kaçar
Pabuç pahalı değil, zırnığın kokusu yitik
Elleri uçurum topluyor güneşin
Ay sevimli sevimli gülüyor doyacak
Hakkını istiyor haksız olduğunu bilenler
Zamansız ölüm peşine düşüyor ölümsüzler
Baş, ilan ediyor başsızlığı güpegündüz
Ayaklar takatten yoksun feryatlar öksüz
Çepeçevre dönmüş soğuk iklimde yüz
Yüzüne göz düşmüş koyu aydınlığın
Siyahi karanlığın düşmüş gözüne kem söz!
Sözden anlayan varsa gelip de ölsün burada!
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir