Site icon Mustafa Süs'ün kişisel blogu

GÖRÜNDÜĞÜN KADAR KÖTÜSÜN (Deneme)

Paylaş

GÖRÜNDÜĞÜN KADAR KÖTÜSÜN (Deneme)

Herhangi bir konuda bir başkasını suçlamak, onlara serzenişte bulunmak için onlardan beklentiniz olan fedakarlığı kendiniz yapar mıydık yapmaz mıydık onu bir test edelim kendimizde.

Empati kelimesi ile geçiştirilecek bir mevzu değil bu.

“Evet, yapardım!” demek de inandırıcı gelmez, ta ki yapana kadar.

Akan çeşmeden bir bardak su vermeyi fedakarlık zannedenlerdenseniz zaten size diyeceğim bir şey yok.

“Olunca vermek” oldukça sıradan bir fiil.

Yokken vermek de zaten mümkün değil. Ki bunun için de Anadolu’da,

”Yok’tan Allah can almaz.” Derler.

Meselemiz bunlar değil.

Somut konuşalım.

Afaki veya beylik laflarla, edebiyat veya felsefe yaparak konuyu mecraından saptırmayalım.

Elinde paran var, yatırım yapma amaçlı menkul ya da gayrimenkul alacaksın, zaruriyetten değil.

Dostun, arkadaşın, kardeşin, çocuğun yani herhangi bir yakının.

Bunlardan birinin de ciddi anlamda paraya ihtiyacı var…

Bu durumda ne yaparsın?

İyi ile kötüyü ayıran oldukça ince veya alabildiğine kalın bir çizgi burası. Baktığın yere göre değişir.

Yatırımı erteleyip yardım mı edersin?

Yardımı erteleyip işine mi bakarsın?

Hangisini yaparsan iyi insan olursun? İyi insan olmanın kriteri bu mu?

Aklıma Ferdi Tayfur şarkısı geldi tam da burada:

”Şimdi sen kim bilir ne duygulardasın

Belki de en tatlı uykulardasın

Sen rüyalar aleminde

Yeni aşklar hevesinde

Bense yine uykusuzum

Bir sabahçı kahvesinde…”

Sabahçı kahvesinde olanla uykuda olan yer değiştirmezse…

Kimsenin birbirine serzenişte bulunmaya hakkı olmaz diye düşünüyorum.

Bir de, geleceğe yatırım yapmak için, zor zamanlarda kullanmak için biriktirdiğin parayla, para pula dönmesin diye altın almışsın. Altınları da yastığın altına veya çekmeceye veya paspasın altına koymuşsun. Paspas derken kapının önündeki değil.

Hazır aklıma gelmişken;  biz çocukken anam biz bulamayalım diye evin en önemli odasının anahtarını hiç kullanılmayan paspas gibi şeylerin altına koyardı, ben yine de bulurdum.

Konumuz bu değil tabi.

Altın duruyor izbe bir yerde.

Sizde altının olduğunu düşünen bir yakınınız ihtiyacı olduğunu söyledi size…

Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz sözüne bakmayın. İmanı bilemem de, paranın kimde olduğunu hemen hemen herkes bilir, bilemeyen de cahilliğine doymasın…

Bir bende olmaz para. Borçlu olmadığım zaman kendim istemesem bile borçlu olmayı, başıma bir iş gelir hemen borçlu olurum. Öteden beri böyle olmuştur bu.

Allah’ın, bir Kayseriliyi imtihan etme şekli galiba. Allah altından kalkamayacağımız imtihanlarla, korkularımızla bizleri sınamasın.

Yani ”Korktuğumuz suda çimdirmesin.” bizi.

Ne diyorduk?

Altının var ve borç istedi biri senden. Ne yaparsın? Altını bozdurup mu ihtiyacını karşılarsın yakının, yoksa borcu altın olarak mı verirsin? Tabi yakın gelecekte altının düşme riski yoksa…

Gelin muhasebe yapalım…

Önce, günahsız olmasanız bile elinizdeki taşları bana atın.

Benim kimseye taş atmaya mecalim yok.

Sadece muhasebe yapalım istiyorum.

Hani;

“Ahiret” diyoruz,

“Rızkı veren Allah” diyoruz,

“Veren el alan elden üstün” diyoruz,

“Allah verene misliyle verir” diyoruz,

“Allah fakire yardım et diyor biz de o işi tekrar Allah’a havale ediyoruz” falan…

Oturup bunları düşünelim. Kimseye laf sokmaya falan gerek yok.

Eğdirelim fesimizi başımızı uyumuyorsak, uyumaya yakınsak, başımızı yastığın altına koyup düşünelim.

Böyle bir durumda ne yaparız biz?

Aklıma bir mesel geldi:

”İki arkadaş sohbet ediyorlar, sohbet ederken hayal kuruyorlar, hayalin dozu da zamanla artıyor…

Biri diğerine soruyor.

Ben ölürsem ne yaparsın? Diğeri cevap veriyor…

Avradını ben alırım, kızını oğluma alırım, oğluna kızımı veririm, bağına bahçene de bakarım, evini de alırım…

Diğeri dayanamayıp araya giriyor… Peki, borçlarım, onlar ne olacak?

Cevap veriyor öteki:

Pis işlerine karışmam.”

Burada pis işlerine karışmam diyene kızdık değil mi? Aynı soruyu o diğerine sormuş olsaydı da muhtemelen aynı cevapları alacaktı.

Bu dünyada çok fazla iyi insan var. Umudunuzu kaybetmeyin. Olmayanlarla yapılan fedakârlıklar gereğinden fazla.

”Canımı iste veririm ama sen para istiyorsun guzum!” diyenlerin ya da böyle düşünenlerin yüzü suyu hürmetine dönüyor belki dünya kim bilir? Daha ne iki yüzlülükler var görün diye…

İnsanları sınıflara ayırmaya gerek yok. İyi kötü ayrımı falan saçma.

Bilinen ama dile getirilmeyen bir gerçek var…

Çoğumuz göründüğümüz gibiyiz!

Kötüyüz!

Mustafa SÜS


Paylaş
Exit mobile version