Giden Kazanır (Deneme)
GİDEN KAZANIR (Deneme)
Yakınken, yakından daha yakın davranan birileri olunca dersin ki;
”Ne insanlar var şu memlekette, benden alacağı pek bir şey olmadığı halde bak ne kadar insanî davranıyor, özverili hareket ediyor, hatta seni senden iyi düşünüyor.”
Bu insandan uzak kalsam bile devam eder dostluğum…
Aynı tür kişilerden uzak kalınca Anamın deyimiyle ”cirpeden” kesilir muhabbet.
Acı acı tebessüm edersin.
Kat bunu da kazananlar kervanına, her giden kaybeden değildir zira…
Yüz insanla muhatap olduysan, en fazla bir iki kişi kalmıştır sende, diğerleri başka dostluklar kazanmaya gitmiştir… Ne acı.
Ağlayarak vedalaştıkların, ağlayarak yolcu edenler dahildir buna. Arkandan su dökenler, hem kova kova hem damla damla…
Üniversite yıllarında, dört yılın sonunda birçok kişiden telefon numarası aldık, kaç tanesini aradık mezun olup hayata atıldıktan sonra?
Doğuya gittik en samimi dostlukları kurduk dağıldık sonra çil yavrusu gibi. Askerlikte hâkeza öyle…
Kalanlar oldu elbet, devam eden ilişkiler var illa ki…
Yüzde kaç?
Yani demem o ki, dağlarda dolaşıp ağaçla yarenlik etmek, sana dayanak olan elindeki sopa ile yarenlik etmek daha kalıcı izler bırakıyor insan hayatında.
Aynanın karşısına geçip bakıyoruz yüzümüze…
Sorular soruyoruz…
Kötüydün, o zamanlar niye kalabalıktı etrafın?
İyiydin şimdi o kalabalık nerede?
Ve ekliyorsun ardından…
Kimin sana nasıl ne şekilde davranacağını sen belirleyemezsin ama dağlarda kendi kendinle hemhâl olmayı başarabilirsin, buna gücün yeter!
Bize lâzım olan insanlardan kaçmak, insanları kötülemek, insanları kategorize etmek falan değil.
Bize lâzım olan, etkileşimde bulunduğun insana, insanî anlamda bir şeyler verebilmek.
Alan alır, alamayan kendi bilir.
İnsanî anlamda bir şeyler verecek potansiyelin yoksa, sen de muhataplarından alırsın en azından bir şeyler.
Bir gözü kör eşekten bile öğreneceğimiz çok şey var.
Hangi gözü açıksa o tarafa doğru meyleder bir gözü kör eşek.
İki gözü de açık olan insanoğlunu düşünsene…
Aç bir hayvanın avını beklediği gibi, çıkarlarının üzerine nasıl atlar…
Yangından ne kurtarırsak kâr mantığıyla yaşamaktan bıktık, o yüzden kaçıyoruz kendimizden, kendi iç iklimimize!
Sıcağı içeride, soğuğu dışarıda.
İçimiz yaz, dışımız kış!
Kışımıza tahammül edemeyen ısınamaz içimizdeki sıcağımızla!
M’S