EĞİTİMCİ DİRENÇLİ OLUR, DEĞİŞİME!
Değişimin öncüsü olması gerekirken değişime en fazla direnen eğitim camiasıdır.
Yapılan en ufak bir eleştiriyi bile kendilerine hakaret olarak algılayıp o eleştiriye çok şiddetli tepki gösteren de en fazla eğitim camiasından çıkar.
Eski sistem değişsin diyene de tepki gösterirler, yeni sistem gelsin diyene de.
En makul önerilere -uygulanmaz bu- diye karşı çıkarlar.
Müfredat değişecek, herkes eline kalemi alsın, dediğinizde de karşı çıkarlar, bize değişen müfredatı sormuyor bile bakanlık, bizi adam yerine koyduğu mu var diye karşı çıkarlar.
Statükoyu savunan ve değişimi savunan eğitimcinin buluştukları tek nokta her türlü eleştiriye kısmen kapalı olmasıdır.
Hem toplumda çok saygın bir yerleri olduğundan, hem diğer meslek gruplarından daha kutsal bir mesleğe sahip olduklarından dem vururlar ama üye olduğu sendikaya,
Öğretmenlik mesleğini daha nitelikli hale getirin diye bir öneride bulunmaz; özlük hakları, maaş ve ekgösterge derdine düşüp mesleklerini kendileri gözden düşürürler.
İçlerinde çalışan, göz dolduran, başarılarıyla dillere destan olan öğretmenleri her platformda kötülemek için, onların başarılarına gölge düşürmek için, ellerinden geleni yaparlar.
O başarılı öğretmenlere devlet fazladan maaş versin, onları ayrıca taltif etsin desen, bunu ayrımcılık olarak görürler.
İş yapan öğretmenle, yan gelip yatarak aynı maaşı alan öğretmen arasında fark olsun, ‘çalışmayan öğretmen kimsenin çalışmak istemediği yerlere bir nevi sürgün olarak gönderilsin’ teklifine de şiddetle karşı çıkarlar.
Dört yılda bir yeterliliğe tabii tutalım, bu zaman zarfında da kendini yenile, dinamizm kazan denildiğinde hemen diğer meslek gruplarına neden bu uygulanmıyor diye karşı çıkarlar. Hani siz diğer meslek gruplarından kutsaldınız? Diye sorsan buna da bir kılıf bulurlar.
Öğretmenlerin eleştirmediği en önemli konu:
Destekleme Yetiştirme Kursunda ve Nöbetçi oldukları günde ödenen ücret!
İçeriden benim gördüğüm bu, dışarıdan nasıl görünüyoruz merak bile etmek istemiyorum…