Derviş kaşığını kıranlar
“Sultanım ben siftahımı yaptım, yandaki komşum henüz siftahını yapmadı, kalan alışverişi komşumdan yapın.”
Bu veçhe bize İstanbul’u kazandırdı.
İstanbul öyle kolayca fethedilecek bir belde değildi.
Bağdan geçerken yediği üzümün bedelini üzüm bağının dalına asan askerlerle yayıldı ecdadımız dünyaya…
Yaşayan dünya dilleri arasında Türkçe, önemli bir yer tutuyorsa bu ecdadımızın kadirşinaslığı, cömertliği sayesindedir.
Bu kadim medeniyetin çocukları olarak bizler ne âlemdeyiz peki?
Aşağıya düşürmek için birbirimizin paçasından çekmek dışında ne yapıyoruz?
Üniversite hocalarını dinliyoruz aman Allah’ım…
Kimi üç beş kuruş fazla alabilmek için üstüne basıp geçmediği kimse kalmıyor.
Kimi biraz yukarı çıkabilmek için etrafındaki insanlara olmadık kulplar takıyor.
Üniversiteyi özellikle bahis konusu ettim…
Okumuş insanlar neticede.
Asıl onların adil olması gerekmez mi?
Öğrencilerine ne anlatıyorlar merak ediyorum.
Nasıl bir gençlik yetiştiriyor bu hocalar… İyi olan kim varsa hepsini dışlayarak nereye varmak istiyorlar?
Sadece üniversiteler mi?
Toplumun her kesiminin durumu maalesef içler acısı.
Bir kurumda birbirine destek olan kaç insan var?
Kurumunu daha yukarılara taşıma gayesi güden kaç insan var?
Çalışanlarıyla suistimal edilmeyecek şekilde sıcak ilişkiler kuran kaç tane yönetici konumunda insanımız var?
Makam arabasına binince ya da emrindeki insanları bir araya toplayıp koltuğuna kurulunca bilmem nerenin hindisi gibi kubarmayan kaç insan var?
Tüm bunların dışında bir de kendisini yetiştirmiş ve çürümeye terk edilmiş o kadar çok insanımız var ki…
İşe yaramaz tiplerden bu nitelikli, kendisini yetiştirmiş insanlara fırsat bile gelmiyor.
Bizim derviş kaşığımız vardı hani?
Önce kardeşimizi doyururduk biz?
Ne oldu bize? Kırıldı mı kaşığımız yoksa aç gözlülüğümüz yüzünden kendimiz mi kırdık o kaşığı?
Nalıncı keseri gibi hep bana hep bana mantığıyla nereye kadar gideceğiz?
Bu kadar görgüsüzlük, bu kadar bencillik, bu kadar kardeş tanımamazlık bize ne kazandıracak?
Örneğimi mazur görün hâşâ, Allah yeniden peygamber göndereceğim dese kendisinden başkasını peygamberliğe layık görmeyecek insanlarla dolu dünya…
Her önemli makama kendini layık görüp, her önemli yerde benim adım geçsin istersen senin kestiğin ahkâmı nereye koyacağız?
Üniversite hocalarından tutun da sivil toplumun ve diğer kurumların yöneticileri ve çalışanları dâhil herkese seslenmek lazım millet olarak:
Okuduğunuzla, bildiklerinizle, öğrendiklerinizle amel edin, toplumda fesada, karışıklığa sebep olmayın. Adınız geçince insanlar “sizden yaka silkmesin.”
Bir kez de olsa size yakışmayanı yapın;
Derviş kaşığını kullanın…
Göreceksiniz çok büyüyeceksiniz insanların gönlünde…