Site icon Mustafa Süs'ün kişisel blogu

Değerlerimizi Korumak İçin! (Maarifin Sesi)

Paylaş

Değerlerimizi Korumak İçin!

Ortalama üç yüz kelime ile konuşuyoruz. Konuştuğumuz kelimelerin bir kısmı, hiç bir dil kaidesini gözetmeden teknoloji ve diğer yollarla dilimize girmekte.

Günümüzde niye bir Fuzuli, niye bir Sinan dehâsı yok?

Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı işi gücü bırakıp bu soruna çözüm bulmalı!

Bakanlığın adının başındaki Millî kavramı anlam bulmadıktan sonra kusura bakmayın, Batı’nın bizi işgal etmesine hiç gerek yok…

Ülkenin batısından iç kesimlere doğru hızla yayılan Haçlı istilasına dur demenin vakti geldi geçiyor.

Bizler Muhafazakar bir milletiz!

Neyimizi muhafaza ettiysek onunla yaşıyoruz. Muhafaza edemediğimiz ne varsa onun tersi bizi istila ediyor!

Osmanlı gibi düşünüp Haçlı gibi yaşadıktan sonra ne anlamı kalır Türk olmanın?

Öyle zor durumdayız ki, anlatacak kelime bulmakta zorlanıyoruz.

Çağdaş olacağız derken başkasının bize yazdığı senaryoda gönüllü figüranlık yapıyoruz.

Tamam, Müslüman olarak devam ediyoruz hayatımıza, dinimizi değiştirmek isteyenlere fırsat vermiyoruz falan ama, yaşantı olarak namazdan sonra doğum günü mumunda dilek tutuyoruz!

Basite indirgemeden anlaşılmıyor mesele.

Doğum günü evet… İçimizde açtıkları gedik.

Suyun önünü parmakla açıyorlar…

Ki hemen kapatmak zorunda kalmayalım diye. Gittikçe artıyor suyun şiddeti ve bir de bakıyorsunuz ki sel olmuş, ne kadar değerimiz varsa almış götürmüş, götürmeye de devam ediyor.

Esnaf Türkçe tabela kullanmak istemiyor, birkaç otel dışında tümü yabancı isimle anılıyor oteller.

Ders kitaplarında milletimizin geçmişine değil batılı yaşama övgü var.

Bireysel insan yetiştirme derdi başka bir sorun.

Dil elden giderse, değerler de elden gidiyor.

Yunus’a övgü, Mevlâna’ya övgü, Hacı Bektaş Veli’ye övgü yetmiyor.

Onlardan birer tane daha yetiştirecek kültür alt yapısı, dil alt yapısı olmadıktan sonra gelecek nesil heba olacak. Heba olmakla kalmayıp Türkiye’nin Haçlılar tarafından kültürel anlamda istilasına ses çıkarmayacak.

Yapılan kamuoyu araştırmaları bu tezi doğrular nitelikte.

”Eğer dilimizin kendi tabiî istikametindeki tekâmülü takip olunsaydı, bugün Fuzûlî’leri ve Nedim’leri, Süleyman Çelebi’leri ve Yunus’ları geride bırakacak sanat harikasına sahip olmamız lazımdı.”

Tekrar ediyorum, Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı Nurettin Topçu’nun bu cümlesine kulak verip yeni bir inkılap başlatmazsa eski ile yeni arasında köprü olmayı reddeden orta yaş insanlar da kendine, özüne dönmez ise yandı gülüm keten helva…

Rüzgâr hızlı esiyor ve hızlı esen rüzgâra karşı koyacak olan kol kanat kırılmış durumda.


Paylaş
Exit mobile version