Depremin yaraları illâ ki sarılacak.
İnsanlar normal yaşantısına dönecek.
Ölenler belki kurtulmuş olacak, kalanlar yakınlarının acılarını iliklerine kadar yaşayıp ölmeyi, ölenlere kavuşmayı bekleyecek.
Yıkılan binaların yerine yenileri inşa edilecek.
Kör topal da olsa bir düzen kurulacak.
Dünyada kalanlar için hayat devam edecek kaldığı yerden.
Başka neler devam edecek kaldığı yerden biliyor musunuz?
Çürük bina yapanlar, çürük bina yapmaya devam edecekler.
Malzemeden çalanlar malzemeden çalmaya devam edecekler.
Malzemeden çalanlara müdahale etmeyenler, müdahale etmemeye devam edecekler.
Üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yapmayanlar da malzemeden çalanlara isyan edecekler.
İşini yapmayan da, vergi kaçıran da, torpil arayan da, torpille işe giren de malzemeden çalanlara ağıza alınmayacak laflar edecek.
Deprem yaraları sarıldıktan, söz verilen evler zamanında yapıldıktan sonra başka neler devam edecek?
Bugüne kadar her türlü felaketin, doğal afetin sonunda verdiği tüm sözleri yerine getiren devlete her türlü iftira atılmaya devam edilecek.
Topladığı deprem vergilerinin yüzlerce kat fazlasını felaket bölgesine harcayan devlete; müfteriler bozuk, cızırtılı plak gibi o iğrenç sesleri ile “deprem vergisi nerede” diye sormaya devam edecekler.
Deprem yaraları sarıldıktan sonra da Tekbir’den, okunan sâlâdan, kılınan namazdan rahatsız olmaya devam edecek rahatsızlar.
Yakınları ölünce de imamın yanında süzülmeye devam edecekler.
İki tavuk versen iki dakika sonra kaybedecek olan güruh, organizasyon dersi verecek devlete.
Cebinden beş kuruş para çıkarmayıp deprem bölgesinde canıyla malıyla canla başla hizmet edenlere yardım organizasyonu dersi verecekler.
İnsanımız spor salonlarında, yardım depolarında gecesini gündüzüne katıp çalışırken, elinde telefon utanmadan, sıkılmadan, yüzü zerre kadar kızarmadan yardım kuruluşlarına veryansın edecekler!
Avrupa’dan gelen taziye mesajını paylaşmadığı yer bırakmayıp Müslüman ülkelerden gelen milyar dolarlık yardımları görmezden gelecekler.
Sanki tek bir bölgede felaket olmuş da birkaç yüz bina yıkılmış da, birkaç yüz insan göçük altında kalmış gibi…
Enkazın hemen kaldırılmasını isteyecek, göçük altında kalanlar hemen kurtarılsın isteyecek ve bunları sıcak yatağında yattığı yerden dile getirecek.
Ne bir yerde gönüllü olacak, ne bir yere yardımda bulunacak…
Yıkılan binlerce binanın her birine beş kişi versen yüzbinlerce kurtarma ekibine ihtiyaç duyulur, dünyanın hiçbir ülkesi bu yükü tek başına kaldıramaz, bunun bilincinde olmayıp sırf siyaset uğruna onurunu iki paralık edecek yalanlar, iftiralar atacaklar.
Depremin yaraları sarılacak ama onursuz, haysiyetsiz insanların yüzleri kösele derisi gibi kalacak.
Onları hiçbir deprem kendisine getiremeyecek!
Veyl olsun onlara!
Mustafa SÜS