Beni Kavgada Gör
Yavruyken yakalanıp evcilleştirilen bir kaplan hikâyesi vardır. Adam, kaplan yavrusunu güzelce eğitiyor, onu besleyip büyütüyor. Türlü türlü oyunlar öğretiyor, hiç kimseye zarar vermeden yaşayıp gidiyorlar. Çocuklar ve evde beslenen diğer hayvanlarla birlikte sorunsuz bir şekilde günler gelip geçiyor. Günün birinde küçük çocuk bir çukura düşüyor ve hemen kaplan atılıp çocuğu kuyudan çıkartmaya çalışıyor, pençesi çocuğu kanatıyor ve kan kokusunu alan kaplan oracıkta çocuğu parçalayıveriyor.
Bu hikâyeyi size niye mi anlattım?
Bazen hayatımıza öyle insanlar giriyor ki, zamanla her şey güllük gülistanlık yaşayıp giderken, o insanların bize verdiği güvene dayanıp her türlü sorunlarımızı, sıkıntılarımızı, zaaflarımızı, bilinçaltımızdaki gerçeklerimizi, kısaca her şeyimizi paylaşıyoruz.
Onları iyi eğittiğimizi düşünüyoruz. Birkaç tecrübe ile onları tabii tuttuğumuz sınavlardan geçtiklerini düşünüyoruz. Hatta bizim bile göze alamayacağımız delilikte bizleri düşmanlarımıza karşı nasıl savunduklarını görüyoruz.
Bizi sevindiren büyük olayları küçümsediğimizde bize gerektiği gibi sevinilmesini öğreten ve sevinçlerimizin kursağımızda kalmamasını öğütleyen dostlar olarak görüyoruz.
Hata yapmamızı engelleyip belki de başarıdan başarıya koşmamızı sağlıyor bu insanlar.
Artık öyle bir kaptırmışız ki kendimizi, karşılarında her daim savunmasız duruyor, duygularımızın çıplaklığı ile donatıyoruz onları.
Kimisi en mahrem bilgilerimize vakıf oluyorlar. En olmadık arzularımızın, duygu yoğunluğumuzun en keskin ucunu öğreniyorlar.
Bu insanlara eş diyoruz…
Arkadaş diyoruz kimisine…
Bazen de dost bilerek devam ettiriyoruz yaşantımızı onlarla birlikte.
Gün gelip de bir çıkar çatışması başlayana kadar.
Kavga eden iki dost düşünün, birbirlerine yumruk atarken bile en kaba yerlere vurup kalıcı hasar bırakmazlar karşısındakinde.
Kaplan yavrusu misali bu her şeyimizi bilen insanlar gün gelip de kan kokusunu aldıkları vakit, parçalayıverirler duygularımızı.
Suçlandıkları zamanı kollayın, bakın ne inciler dökecektir dilleri, köşeye sıkıştıklarını görün bakın nasıl kedi gibi tırmalayacaklardır yüzlerinizi.
En olmadık yerde nasıl da mahcup edeceklerdir sizi. Kozları var ellerinde, kaplan yavrusudur onlar. Kan kokusu almaya görsünler.
Çıkmaza bağlarlar yollarınızı…
En nihayetinde size, ” benim sadık yârim kara topraktır” türküsü söyletirler ki ne kadar acı.
Artık kopmuştur kayış, başını taşlara vurmanın geçmiştir zamanı. Olan olmuştur.
Boş yere söylememişler, “ Beni Kavgada Gör.” Diye.
mustafasus@hotmail.com


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube