BASTIM DA KIRILDI KAYISININ DALI (Deneme-Öykü)
Oruçlu iken altında oturduğun kayısı ağacına bakıp kayısıların tamamını seviyorsun hiçbirini ayırt etmeden.
Öyle hoşuna gidiyor ki, ezan okununca ağaca çıkıp hepsini yemek istiyorsun.
İftar vakti gelip ezan da okununca dalına çıkıp en hoşuna gidenden başlıyorsun yemeye.
Karnın doyunca, seçmeye, iyiyi kötüyü ayırt etmeye başlıyorsun. Hatta kimi kayısılar sana iğrenç gelmeye başlıyor dalından koparıp atıyorsun.
Çok fazla, bir de aç karnına yediğin için miden de rahatsızlanmaya başlıyor. Ağaçtan inip arkana bakmadan gidiyorsun ve sana kayısı artık cazip gelmemeye başlıyor.
İşin en kötü tarafı,
Kayısı kendisine olan sevgiden sonra bu nefreti anlayamıyor.
Ve dili olmadığı için,
Asıl nefret edilecek şeyin kendisi olmadığını değil de,
Onu hoyratça kullanan, doyunca da defolup giden kişinin yani senin olduğunu söyleyemiyor!
Ne dallarımı kırdın diyebiliyor, ne beğenmediğini koparıp attın diyebiliyor ne de dallarıma çıkmadan gayet güzel, ağzın sulanarak bakıyordun, diyebiliyor.
Ve bir tuhaflık daha var ki ocaklardan ırak…
Ertesi gün gene gidiyorsun, gene hiçbir şey olmamış gibi emrine amade bir şekilde sana tüm meyvesini sunuyor kayısı ağacı…
Sen de aynı şekilde, hiç istifini bozmadan dünün aynısını yapıyor, alacağını alana kadar ona methiyeler dizip sonra dalını budağını kırıp gidiyorsun.
Tabi kayısı ağacına kalsan bu döngü bir ömür sürer gider, çünkü onun düşünme ve seni kendinden uzak tutma yetisi yok.
Ama işler öyle olmuyor.
Allah senin ne mal olduğunu bildiği için sana müthiş bir ders vermek için seni geri dönüşü olmayan bir imtihana tabi tutuyor.
Ya senin kayısı ağacına gitmemen için ayaklarını alıyor senden, ya ağzının tadını bozuyor ya da müthiş bir fırtınayla kayısı ağacını kökünden söküp atıyor.
Sen tam oturup ellerinin arasına başını alıp düşünecekken,
Senin düşünme yeteneğini de yok ediyor.
Ve birkaç çürük meyve yüzünden veya doyumsuzluğun yüzünden kaybettiğin imtihanın bedelini ödemeye geliyor sıra.
İşte tam o sırada o bedeli öderken,
Sende düşünme kapasitesi olmadığı için, kendini bilecek, şükür edecek, sana verilenlerin hakkını verecek yetenek olmadığı için,
Hiçbir şey yapmamış gibi hiç suçun yokmuş gibi ağacı suçlamaya, kendini haklı görmeye başlayacaksın.
Asıl felaketin bu olduğunu da bilmeyecek, ilk yanlış iliklediğin düğme yüzünden hayatın hiçbir zaman düzene girmeyecek ortada mal gibi dolaşmaya devam edeceksin, sürekli depresyon, sürekli psikolojisi bozuk, sürekli suçlu arayarak…
Öyle ki,
Elde ettiğin tüm güzellikler, nankör olduğun ve kıymet bilmediğin için sana çirkin gelmeye başlayacak.
M’S