Asık Suratın Zehri (Deneme)
ASIK SURATIN ZEHRİ (Deneme)
Kimi zehirler vardır, her gün bir damla verirsen insana; ya bir ayda, ya bir yılda o insanı öldürür.
Kimi sözler, kimi davranışlar da öyledir…
Muhatabında derin izler bırakır!
Öldürür insanı. Sende onu öldürür, onda seni öldürür…
Öldürür yani…
Dirilten de vardır…
Çöpe atılan tohum yeşerir belki bir ortam bulup.
Onu alıp bahçeye dikersin, hayat bulur.
Meyve olur, gölgelik olur, yeşillik olur…
Bitirdiğin ilişkiler, çöpe attığın hayatlar, unuttuğun dostluklar…
Asık suratla, ilgisizlikle, hor görmekle, hoş görmemekle kendinden uzaklaştırdığın insanlar vardır…
Bir el, bir dokunuş, bir sıcak kelâm, bir vefa, bir hoş seda ile kendine gelebilir, yeni bir dünya kurulabilir, yeni bir hayatın başlangıcı olabilir.
Hatta önceden verilen zehir atılır bünyeden bu yolla belki, kim bilir?
Ne diyor doktorlar?
Sigara içenlerin vücudu, sigarayı bıraktıktan belirli bir zaman sonra normal haline döner, sigaranın zehri vücuttan atılır.
Kalıcı hasar oluşturmayan her olumsuzluk tedavi edilebilir.
Uzatılan eller havada kalmaz, karşıdan birisi tutmazsa bile o eli manevi bir güç havada bırakmaz.
Yeter ki niyet hayırlı olsun.
Sabah kalkınca asık surat kimin ne işine yarar? Kim asık suratla neyi düzeltmiş?
Kim hangi sorunu çözüme kavuşturmuş asık olan suratla?
Zehir sadece. Muhatabın ruhuna zerkedilen zehir…
Öldürüyor, saksıdaki çiçeği bile öldürüyor asık surat.
İlişkilerin cenazesi de sizi öldürür!
Vicdan azabından huzur bulamazsınız.
Biten ilişkilerin, dostlukların, arkadaşlıkların, evliliklerin cenazesi darmadağın eder sizi.
Aynaya baktığınız zaman kendinizden nefret edersiniz.
Asık suratla değiştiremediğiniz olumsuzlukların altında ezilirsiniz, artık pişman olmanız da kimsenin işine yaramaz.
İçinizde kocaman bir keşke virüsü…
Aşı da bulamazsınız. Öldürür sizi içten içe.
Gururunuza yediremediğiniz o alttan alamama olayları, o üstenci tavırlar, o kendini bi’şey zannetme falan…
Hepsi sizi darmadağın eder.
Gururun hiçbir şeye yaramadığını tek başınıza kaldığınız anda anlarsınız ama iş işten geçmiştir.
”Bu bana yapılır mıydı?”
”Ben bunu hak etmedim.”
”Benim de bir gururum var!”
Bunların hepsi insanın kendisine tapmasıdır! Kendisini tanrılaştırmasıdır!
Kendine tapan insan, başkalarının da kendisine tapmasını isteyen insandır.
İşin tuhaf tarafı, patronuna, aileden bir yakınına, konumu itibarıyla yüksekte olan birine karşı yukarıdaki tırnak içindeki cümleleri kurmayan biri, eşine, dostuna, arkadaşına rahatlıkla kurabiliyor!
Bu da, şapşal, iki yüzlü bir tanrı davranışıdır doğal olarak.
Kendisini tanrılaştırmak, etrafındaki insanların kendisine tapmasını beklemek, yalnızlığa koşaradım ilerlemektir!
Vebaldir aynı zamanda. Kul hakkı yemektir.
Verdiğin zararı hesap edemeyecek kadar insanî yönden bilinçsiz davranış sergilemektir…
Zerre kadar iyiliğin de zerre kadar kötülüğün de karşılığının olacağını bilmeden yaşamak, niye bu dünyaya geldiğini bilmeden yaşamakla eş değerdedir…
Derede su varken bahçeyi sulamak, ağaçları kurutmamak lâzım…
Yaz gelir, sıcaklar artar, sular azalırsa, ağaçlar kurur…
Mustafa Süs