Anı Yaşa Safsatası ve Düş Kırıklıkları
Kendisine bile beş kuruşluk faydası olmayan insanlar, tutmuşlar toplumu şekillendirecekler, insanların içine düştüğü buhrandan insanları kurtaracaklar.
Çok okumuşlar, raflar dolusu kitapları var, eğitim almışlar.
O kadar emekten sonra çıkıp haykırıyorlar ağızlarını doldurarak:
Anı yaşa! Olur, başka emriniz var mı?
Geçmişi unut, unutsan da unutmasan da geçmiş geçmişte kaldı!
Başka? Gelecek belki yoktur, kim bilir? Yaşayıp yaşayamayacağın, bilmediğin bir gelecek için kendini heba etme.
Başüstüne!
”Sorunlar baş gösterdiği zaman hemen çözüm yoluna gidin, aman sorunlarınızın üzerini örtmeyin, örterseniz ileride karşınıza çıkar ve sürekli sizi takip eder sorunlarınız.” Emir telakki ederiz!
Hangi sorun zamanında irdelenip çözüldüyse?!
”Yeteneklerinizi keşfedin, hayatı anlamlandırın, her sabah kalkıp yataktan, ben bu gün ne kadar da güzelim/yakışıklıyım, her şeye inat günüm çok güzel geçecek, deyin. Hayattan daha fazlasını isteyin, o vermese de siz yüzsüzlük edip istemeye devam edin, baktınız hayat size daha fazlasını vermiyor mu?”
Evet vermiyor! Ne yapacağız bu durumda?
”Hayat küsmeyin, çalışın, cırmalayın, hedeflerinizi büyük tutun, istemekle bir şey olmaz, çıta ne kadar yüksekte olursa olsun bir gün mutlaka kazanacaksınız.”
Yok ya!
Efendiler! Geçmiş her insanın sırtında kamburdur ve bu kamburdan kurtulmak, öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
Olduğunuzdan daha fazlasını istemek, sizi geçici olarak oyalar, hiç kimse hak etmediği bir şeyi elde edemez, elde ettiyse bile o elde ettiği başarı ona ayak bağı olur, vicdan azabı olur.
Yetenekler zamanı işledikçe kendiliğinden gelişir, yetişkin insanlar o yaşa gelene kadar herhangi bir yetenek keşfetmediyse o saatten sonra keşfetse bile bir işe yaramaz.
Geçmişin izleri kendiliğinden silinmediyse, anı yaşama safsatası kimseye fayda etmez ve kimse anı yaşayamaz.
Geleceği herkes düşünmek zorundadır, gelecek kaygısı olmadan yaşayan varsa beri gelsin.
O kaygı da insanı geliştirmez, insana huzur vermez ama düşünmek zorundadır insan geleceğini.
Hayattan daha fazlasını istemek, düş kırıklığına sebep olur, beklentileri yüksek olanların bir türlü yükselemediklerini herkes görmüştür.
Daha fazlasını istemek öyle birkaç kitap okuyup kendisini geliştirerek asla olmaz.
Sen yan gel yat ve beklentilerini yüksek tut.
Demem o ki;
İnsanların duygularıyla oynamayın.
İnsanları kadere karşı savaşa sokmayın.
Bırakın herkes acısını da sevincini de doya doya yaşasın.
Birkaç yalancı tebessümle güne güzel başlayacağım ve tüm gün güzel geçecek kandırmacaları ile oyalamayın insanları.
Daha çok tevekkül, daha çok çalışma, daha çok özveri ile iki günü birbirine eşit kılmamaya özendirin insanları.
Öyle pratikte, gerçekleşemeyecek süslü sözlerinizle teorik bilgi manyağı yapmayın insanları.
Kimine takıntıları zevk verir, kimine hüzünleri . Kimisi acılı yemek sever kimisi sadece tatlı. Her insan farklı bir dünya iken, her insana uygulayamayacakları aynı reçeteleri vermeyin.
Evrensel doğrularınız sizin olsun, bireysel doğruları yetiyor insanlara.
İnsanları kandırmayın.