Anadolu’ya Saçılan Fikir Tohumları
Zindandan Mehmed’e yazılan mektubun geçerliliği kıyamete kadar sürecek.
Öyle anlaşılıyor.
Kimine cennet kimine zindan bu dünya.
Kimine hasret kimine gurbet bu dünya.
Düşmanın kavi olduğu zamanlar Müslüman’ın en uyanık olduğu zamanlar…
Geçtik candan dediğimiz zaman, koltuğumuzun altına aldığımız zaman başımızı, ağrıyacak belli ki başları.
Başlarını eğmek vakti, zindandan Mehmed’e mektubu okumanın, şairler sultanına selamı çakmanın vakti!
Başları eğilecek elbet.
Kendimize geldik, kendimizden de geçtik biz.
Arı gibi dağıtmışlardı tekrar kovana girdik biz!
Bilge Kral Aliya’ya atfedilen bir söz var ya hani:
”Toprağa gömdüler bizi, tohum olduğumuzu bilmiyorlardı!”
Yeşerdik çiçek açtık, meyveye durduk.
Açılan gediğe Anadolu kıtası büyüklüğüneki dava taşını koyacağız biiznillah.
Üstad da gömüldü toprağa.
Toprağa gömülen bedeni idi.
Fikir tohumları öyle yeşerdi ki ülkemde.
Dikeni yadırgaya batan, meyvesi körpe damaklara cansuyu olan.
”Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?”
Derken vicdanlara doğru fikir füzelerini doğrultan üstadın adım adım izinden gideceğiz.
Sevineceğiz başlarımız daima yüksekte.
Onların süngüsü düşecek,
Sıtarası kalmayacak hiç kimsenin yanında!
Kendi kendilerini mahvedecekler.
Özellikle kendi içlerinde, birbirine karşı yüz yüze geldiklerinde iltifat edecekler ama ayrıldıktan sonra silahlarını doğrultacaklar birbirlerine.
Sevmiyorlar çünkü birbirlerini.
Bize olan düşmanlıkları bağlıyor onları birbirine.
Üstad’ın Büyük Doğu mektebinde bizim beyinlere ektiği tohumlar onların arasında büyüyen ayrık otu oldu. Onların taş beynine kök saldı. Taşları çatlattı!
Binbir başlı kartalı taşıyan kanarya gittikçe güçlendi, büyüdü, kocaman oldu.
Tarih, balığın çıktığı kavaktan bahsederken, biz tarihe dönüp yüzümüzü geleceğe taşıdık umudumuzu.
Ağladık yükseldi su
Nuh gemisiyle seyrü seferde…
İçine biriktirip Çanakkale’yi geçilmez kılan ümmetle!
Onların sesi ne kadar güçlü çıkarsa çıksın,
Güçlünün değil haklının yanında olup güçlendikçe korku salacağız onların içine içine…
Yılmak yok, bıkmak yok, mübarek bir seferdir bizimkisi…
Zafer Allah’tan diyerek!
Bizden olanlar önde, bizden olup da geride kalanlar bize bakıp belki de geçecekler bizden öne!
Düşmanların hevesleri toplu katliama uğramış gibi yerle yeksan!
Nerede çil çil kubbeler serpen dediğimiz ordu yeniden Peygamber ocağı artık!
Hazır mıyız yeniden ayağa kalkmaya!
Yeniden Büyük Türkiye’nin şahlanış hikayesini yazmaya…
Mustafa Süs