ANADOLU İRFANI VE KİŞİSEL GELİŞİM (Deneme)
İki hayat var insanın cebinde taşıdığı,
Biri hayalleri, biri gerçeği…
Hayallerini gerçekleştiren de gerçeğini yaşıyor, hayallerine asla yetişemeyen de.
Haddini bilen gerçekleşmesi imkânsız hayal kurmuyor, olabilecek şeylerin peşine düşüyor.
Haddini bilmeyen de, kurduğu imkansız hayallerin peşinde kıvranıyor, acı çekiyor, umut ediyor, vazgeçmiyor.
Hayal kurmak, umut etmek, kaderi değiştirmeye çalışmak gibi afilli sözleri rehber edinen insanlar sadece fiyakalı laflarla göz doldurmuş olsa da, nihayetinde ‘umut tacirliği’ yapıyor.
Dünyada en çok para kazananlar da ne hazindir ki, umut tacirleridir.
”Bir çiçekle bahar gelmez ama bir çiçek baharın müjdesidir.” sözünün ulvi bir dava için söylendiğini fark etmeyip kendi hayatında olmadık beklentiler içine girenlere haddini bilmez denmiyor Anadolu’da. Ne deniyor?
”Oturduğun Batman sekisi, çığırdığın İstanbul türküsü.”
Anadolu insanı naiftir, haddini bilmeze bile haddini bildirirken damıtılmış cümleler kurar.
Hayallerinin peşinden giden, giderken kırıp döken, giderken birilerinin üstüne basan, giderken birilerinin üstünden geçinen, giderken birilerinin peşine düşen insanlara diyecek söz bulamayız. Onların durumu tamamen farklı. Onlar hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören gayr-i ahlakî tavır sergileyen tiplerdir.
Bir de hayallerinin peşinden giderken çok okuyan, çok mücadele eden, çok mücahede edenler var. Bunlar da farklı. Bunlar bileğinin hakkıyla yol almak isteyen karakteri sağlam kişiliklerdir.
Şuanki yazımıza mevzu olanlar kimler peki?
Ya inat uğruna, ya intikam uğruna, ya kendine taparak, ya etrafa güçlü görünmek isteğiyle, ya etrafına kendisini kabul ettirmek için, ya kibrine ve şeytana yenik düşerek olmayacak hayaller kuranlardır.
Bunlara gene Anadolu’dan ciddi uyarılar vardır.:
”Şaha kalkan at kıçının üstüne düşer.”
”Azıcık aşım kaygısız başım.”
”Bakmaz aksak kıçına, gider yayla göçüne.”
”Senin etin ne budun ne? Otur oturduğun yerde.”
Daha var bu tür uyarılar. Öyle devrimci tavırlarla, fiyakalı laflarla peynir gemisinin yürümeyeceğinin bilincinde olup dışı parlak, içi köhne bir hayat yaşamanın anlamı yok.
İntihar eden insanların hayatını inceleyin, çaresizlik dersiniz genelde.
İşte o çaresizliğin temelinde kurulan imkânsız hayaller vardır.
Bindiğin eşek ise atla yarışa girmenin ne manası var?
Tüm kişisel gelişim kitaplarını, sonradan görme psikologları bir kefeye koyun, yukarıda sözünü ettiğimiz Anadolu irfanı olan damıtılmış sözlerle yarışmaya cesaret edemez.
Sana önce hadsizliği öğretip senin yaşamını alt üst edenler sonra sana destek olma adına seni sömürmeye başlarlar.
Ne diyor İsmet Emmim?
”En mutlu insanlar belki de
baca temizleyicileridir
öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki
yüreklerini geniş, dayanıklı
aydınlık tutmak zorundadırlar
buna yükümlü sayarlar kendilerini.
Baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz
başkalarınca sevilirler aynı zamanda
çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu
herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.”
M’S