Bizim kültürümüzde aile çok önemli hatta en önemli kurumdur.

Topluma şekil veren ailedir.

Topluma yönetici, rehber, işçi, memur, sanatkâr yetiştiren; öğretmen, doktor, hâkim, savcı yetiştiren ailedir.

Topluma başıboş, avare, suç makinesi insan yetiştiren de ailedir.

Aile toplumun bir nevi aynasıdır.

Toplum ailenin sırrıdır, desek yeridir.

Aileyi ayakta tutmak, toplumu ayakta tutmak demektir.

Aileyi ayakta tutan unsurlara baktığımız zaman en önemli unsur olarak töreyi görürüz.

Töremiz öyle muhkemdir ki ona riayet eden aileyi yıkmak mümkün değildir.

Peki, aileler töreye uyuyor mu?

Bu soruya evet cevabını verebilmek için neler vermezdim…

İstatistiklere göre evlenen kadar boşananın olduğu bir dönemde aileyi yıkan unsurların başında töreden uzaklaşmak geliyor desek doğru söylemiş oluruz.

Benlik ve bencilliğin ön plana çıktığı bir dönemde…

“Ben de ayaklarımın üzerinde durabilirim, sana ihtiyacım yok,

Bekârken gayet güzel yaşıyordum, evlenince kendimi kapana kıstırılmış gibi hissediyorum,

Ben bana emir verilmesinden hoşlanmam,

Ben kocamın/karımın ana babasına gitmek istemiyorum,

Pahalı tatillere gidemeyeceksem niye çalışıyorum?

Tek ayrılan biz miyiz?

Sadece bizim çocuğumuz mu annesiz babasız büyüyecek?

Ben ayrılsam daha mutlu olurum…”

Cümlelerinin fazlaca sarf edildiği bir dönemde töreden uzaklaşılmış, Batı’ya daha fazla yaklaşılmış demektir.

Zaten törelerimiz ve Batı birbirine ters istikamette seyreder.

Batıya yönelen herkes özünden kopuyor demektir.

İyi güzel de;

“Kadınlar eskisi gibi erkeğin her dediğine boyun mu eğmeli?

Dayak yiyerek her sıkıntısını içine mi atmalı?

Beş parasız bırakılıp evden dışarıya çıkmadan köle gibi ev işi mi yapmalı?”

Evet, eskiden maalesef böyleydi.

Eskiden erkek zulmü vardı şimdi işler tersine döndü.

“Ya benim isteklerimi yaparsın ya boşanırım” diyenlerin sayısı gittikçe arttı.

Orta yolu bulmak, ayrılmamak, yuvayı koruyabilmek için iyi niyetli çiftler psikologların, aile danışmanlarının kapısını çalmaya başladılar.

Bozuk bilgisayara format atalım diyen bilgisayar tamircisi gibi psikologlar da çiftleri dinleyip cebini doldurduktan sonra ”siz ayrılın bu evlilik yürümez” deyip dağılmaya olumsuz anlamda katkıda bulundular.

“Sana ‘bizi bir arada tut’ diye gelen çiftleri ayırmak zor olmuyor mu?” diye sorasım geliyor bunlara!

Töreden, özden ayrılıp töreye uygun yaşamayı kendisinden ödün vermek olarak gören zihniyet, çocukları öksüz ve yetim büyütmeye başlıyor. Psikologlar da bunlara çanak tutuyor…

Evlenmeden önce gözünü kapatan, evlendikten sonra gözünü açıyor.

Aileler yıkılıyor, toplum sallanıyor.

Bu depremin altında da çocuklar kalıyor.

Okullarda başarısız, kavgacı, sürekli disiplin suçu işleyen çocukların önemli bir kısmı ya dağılan, parçalanan ailelerin çocuklarıdır ya da evinde şiddet olan, geçimsiz ve bencilliğin ön plana çıktığı ailelerin çocukları…

Çocuklara kıymaya kimsenin hakkı yok…


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube