Bu zarfın içindekiler sesini öldürecek ve bundan sonra hep aynı yaşta kalacaksın!
Köşede, parmakları ağzının içinde, etiyle beraber yere fırlattığı tırnaklarını fark etmeden, kaçarak, son güvenli istasyon sayarak sığındığı adamın, ilk kez gördüğü kadının dudağına, dudağını hibe edişini izliyordu kadın. Biliyordu bu hissi!
İhanet aptalların layık olduğu bir davranıştır. Aynı zamanda bu bir davranış değildir! Bunu daha önce bir başka kadın aynen benim söylediğim haliyle söylemiş olabilir. Ama ben bunu söylerken ihanet edilenin akli dengesinin suç işleyebilecek, ya da işlenen herhangi bir suçtan dolayı suçlu olarak nitelendirilebilecek kapasitede olmadığını vurguluyorum. “Aptal! Sana ihanet etmeme sebep oldun!” Hiç kimse bir ihanete layık değildir çünkü herkes ihanet eder! ve ihanet hep çift taraflı olmuştur (yalnızca öyle sanılmaz). Bir şeyler bitmeye başladığında, bu bir şeyler öyle ekmek, sabun, şampuan gibi şeyler değil, bunlar iki insanın en mahrem yanlarını birleştirerek oluşturdukları bir şeylerdir ki anlamaya çalışma süresinde dahi bir sürü göz yaşıyla beslenmiştir, işte bunlar bitmeye başladığında ( bu anlarda 3. kişiler varlıklarını somut olarak da ortaya koymaya başlamışlardır) boynundaki bağdan kurtulmaya çalışan at gibi bütün güç kullanılarak kaçmaya çalışılır.
Hep bir duvar vardır toslayacak.
Hep bir yol vardır.
Hep bir kadın,
Hep bir adam vardır…
Başka bir şeyler yokturlar aslında…
Nefesini tutmadan ve nefes almayı unutarak, diğer tarafta olanları hiç anlamayarak, anlamsız, şuursuz, ahlaksız, amaçsız kadınlar, adamlar olur. Gece olur ses olur, sabah olur eş! Ve biter, ve bitmez, ölür gibi yapılır, ölmez kimse!
Biliyordu bu hissi kadın, şimdi ne yapacağını, kimi arayacağını ve nasıl unutacağını iyi biliyordu!
Hiçbir yere ait olmadığını anladı, anlamsız bakışlarla süzdü etrafını, soluğu kesilir gibi oldu, korktu kendinden, yapabileceklerinden! Kuş yüreği gibi hızlı hızlı çarpan kalbini avuçlarının arasına alıp, hızlı adımlarla gitti. Gitti, gidiyor, git… Nereye.
G.S Almanya
{fcomment}