Kayseri’de bir muhabir, vatandaşa soruyor…

“Belediye başkanı olsanız şehri nasıl yönetirsiniz?”

Vatandaş kendisinden gayet emin bir şekilde:

Bende öyle bir yetenek yok ki; belediye başkanı olmak için tahsil görmek lazım, ilkokul mezunu adamım, o adamların yaptığını yapamam; üfürmenin de bir anlamı yok şu havada, doğru söyledim mi? diyor.

Bu saf Anadolu irfanıdır.

Neyi yapamayacağını, neyi yapabileceğini; kısaca haddini bilmek…

Etrafımıza baktığımız zaman gördüğümüz manzara içler acısı…

Birazcık tahsili olan, elinden birazcık da olsa iş gelen, toplumda bir nebze de olsa itibar sahibi veya zengin olan kime teklif edilirse edilsin, ”Belediye başkanlığı yapamam” diyene rastlayamazsınız.

Bırakın teklif etmeyi, o kişilerin çoğu bizzat başkan olabilmek için canhıraş bir şekilde mücadele ediyorlar.

Aday olamayan kavga çıkarıyor; rakibini, partisini tehdit ediyor, etrafa saldırıyor falan.

Hele partisinin kazanacağına kesin gözüyle bakılan yerlerde aday olma savaşı ‘dünya savaşından’ da çetin geçiyor.

Bunun sebepleri malum…

Birkaç tane sebebi var başkan olma hevesinin…

Ya belediyeyi rant kapısı ya da itibar kapısı olarak görüyor insanlar.

Halka hizmet, Hakk’a hizmettir düsturu ile hareket eden yok mu?

Elbette vardır. Olmaz mı?

Onlar, şehrine, insanlığa gerçek anlamda hizmet etmek için uğraşırlar.

Bilgi birikimlerini, tecrübelerini hayata geçirmek isterler.

Bunların sayısı oldukça azdır.

Elini taşın altına koymak çok mühim bir insanlık görevidir aslında…

Zaten uzaktan baktığınızda görürsünüz.

İş yapanla iş yapmayanı ayırt edebilmek zor değildir.

İş yapıyor gibi görünenler vardır bir de.

Milyonlarca reklam bütçesi ile yapmadığını yapıyor gösterenler.

İşte bunlar elini taşın altına koyanlar değildir. Bunlar taşın üstüne çıkanlardır.

Altta kalanın canı da çıksa umurlarında olmaz bunların.

Belediyeyi sadece rant kapısı olarak görmezler, belediyenin imkânlarıyla ne kadar kepazelik varsa hepsini gözlerini kırpmadan yaparlar.

Ne ahiret kaygısı vardır bunların ne de Allah korkusu vardır bunlarda.

Balya balya paraları götüren insanlardan halka hizmet beklentisi safçadır.

Yapılan hizmete değil de cilalanmış algıya oy verdiği için saf olarak nitelendirdiğimiz insanlar, hizmete oy verenlere ”geri zekâlı” diyor; bu da sosyoloji biliminin konusu olmaktan çıkmış patolojik bir sorun hâline gelmiştir.

Zaten o tür insanların çoğunluğunun da hizmet beklentisi yok gibi görünüyor.

Altyapısı sağlam olan belediyenin başına gelen başkanlar mirasyedi gibi belediyeden başka her işe koşturuyorlar.

İnsanlar da ”şimdilik” hizmet aksamadığı için projelere, hedeflere, yapılan hizmetlere bakmıyor.

Hizmete değil de reklam panolarına veya ideolojiye bakarak oy kullanacaklara da şunu deme hakkımız saklı dursun:

”Hangi adaya layıksan o yönetsin şehrini…”


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube