İstanbul’a kim ihanet etti? 03 Tem 2023 (Diriliş Postası)
Belediyeyi teslim ettiğiniz zaman, belediyenin beğenmediğiniz tasarruflarına sadece eleştirel olarak karşı çıkabilirsiniz.
“Ama biz teslim etmedik ki” diyebilirsiniz.
Sabah kalkıp oy vermeyi “mücadele” zannedenler için haklı olabilirsiniz…
İstanbul ve Ankara’daki belediye seçimlerinde şunu net olarak gördük:
Muhafazakâr insanların çoğu sabah kalkıp oy vermeye gitti sadece.
Hakkını yemeyelim bir kısmı oy vermeye bile gitmedi.
“Bana ne?” dediler resmen.
Bunun çeşitli sebepleri var.
Sebeplerin başında, yönetim kademesindeki ve teşkilatlardaki insanların şımarıklığı vardı.
Ne oldum delisi olmuşlardı.
“Küçük dağları ben yarattım” havası vardı kimisinde.
Belediye sanki hiç kaybedilmeyecekmiş gibi davranıyordu.
Emri altındaki çalışana eziyet eden, onlara adaletsiz davranan yöneticiler vardı.
Seçmenlerin de başka sebepleri vardı.
Kimi torpil bulamamıştı, kimi ihale alamamıştı, kimi yakınına bir iş bulamamıştı, kiminin telefonlarına belediye bürokratları cevap vermiyordu.
Bir yığın haklı/haksız sebeple belediye kaybedildi.
Belediye kaybedilince ceremesini İstanbullular çekti; hâlâ çekiyor.
Seçimler öncesinde bir kısım insan, seçimlerin kaybedileceğini görmüş ve Türkiye Düşünce Platformu adı altında platformlar kurmuş, gruplarda mücadeleler edilmişti.
Herkes bir fikir atıyor ortaya; atılan fikirlerle neler yapılabilir, nasıl bir taktik işe yarar, hangi strateji ile hareket edilirse seçim kazanılır, onun derdine düşülmüştü. Sabahlara kadar kimse uyumuyordu.
O günleri çok iyi hatırlıyorum; belediyede işe girebilmek için atmadığı takla kalmayan kimi insanlar, koltuğunu garantiye alınca kılını bile kıpırdatmamıştı.
Ailesine bile “kalkın, gidin, oy verin” dememişlerdi.
Umurlarında değildi yani.
İstanbul’da yaşayan nice insan da öyleydi.
Teşkilatlardaki üst düzey yöneticiler bile çalışmıyordu, varın gerisini siz düşünün…
Sonrasını biliyorsunuz.
İstanbul neyi hak etti ise öyle yönetiliyor şuan.
Fatih’in türbesi tekmeleniyor; kimsenin umurunda değil.
Belediye çalışanlarına cinsiyet eşitliği dersleri veriliyor; kimse dert etmiyor bunu.
Başkanları, belediyeye uğramıyor,
Otobüsler yanıyor, metro arıza veriyor.
Yeşil alanlar sökülüyor, arıtma tesisleri çürümeye terk edilmiş, petrol yataklarının -pardon yatırımların- üzerine beton dökülmüş, kimse “Neler oluyor?” diye sormuyor.
En son Cennetmekân Abdülhamid Han adını taşıyan “Hamidiye Su”, HMD olarak değiştirilmiş fakat birkaç cılız ses dışında, kimsenin tepkisini çekmiyor bu durum.
Üstelik 2021 yılında çıkan haberlere göre, kaynak suyu diye kuyu suyunu satmaya başlamışlar…
İstanbulluların önümüzdeki seçimlerle ilgili bir kaygısının olduğunu düşünmüyorum.
Attan indiler, eşeğe bindiler, eşek de, ağır aksak da olsa, ilerliyor diye düşünüyorlar.
Eşeğin bir duvara toslayacağı, derelerin, göllerin, barajların, Haliç’in ve denizin kirleneceği, sokakların çöpten geçilemeyeceği bir İstanbul’a ne kaldı şunun şurasında…
Temennim o ki;
“Arsenikli su içer, yine CHP’den vazgeçmeyiz” diyen İzmirliler gibi olmaz İstanbullular…
Bizim derdimiz seçimde kimin kazanıp kimin kaybedeceği değil…
Biz, Osmanlı payitahtının ehil olmayan kişilerce yönetilmesine tahammül edemiyoruz.