Mağdur görünmeyi seviyoruz 06.09.2023 (Maarifin Sesi)
Hani deriz ya beklemediğimiz bir davranışı sergileyen insanlara;
“Bunu sana yakıştıramadım!”
Bu cümleyi yıllardır düşünürüm, kafamda bir yere oturtmaya çalışırım ama olmaz, cümle ayakta gezinir durur.
Bir insan kendisine yakışmayan bir davranışı nasıl sergiler?
Normalde insanlar beklemediğimiz iyi bir davranış sergilediği zaman böyle bir cümle kurmayız.
İyi ettin, aferin, helal olsun, hiç ummazdım falan der geçeriz.
Ama ”Bunu senden beklemezdim” cümlesi hem bir hayal kırıklığı barındırır içinde hem serzeniş barındırır. Hem de sergilenen davranış neticesinde görülen zararın beyanıdır.
Genelde güvendiğimiz insanlar bizleri hayal kırıklığına uğratır.
Bizi yoran aslında insanlar değil, insanlara yüklediğimiz anlamdır.
Normalde her insanda diğer insanları hayal kırıklığına uğratma potansiyeli vardır.
Hepimizin vardır.
Biz de bir zamanlar birilerine hayal kırıklığı olmuşuzdur.
Bizden de beklenmedik davranışlar zuhur etmiştir.
Ama nedense hep biz mazlum, hep biz mağdur, hep biz itilen, biz ötelenen olmuş gibi karalar bağlarız, etrafa kendimizi öyle tanıtırız.
Bir zamanlar bir hikâye kitabı yazmıştım, kitabın adı da “Yitik Kadınlar” idi.
Kitabı okuyanlardan aldığım geri dönüşler ilginçti.
Hatta kadının bir tanesi beni neredeyse dövecekti uzaktan.
Sen bizi yanılttın der gibiydi. Epey gülmüştük o zamanlar.
Yitik kadınlar… ötelenen, itilen, mağdur olan kadınlar… Böyle anlamış kitabın adına bakarak. Beklediğini de bulamamış tabii.
Oysa, değerlerimizden, adetlerimizden uzaklaşan, çağa teslim olan, batılılaşan kadınlardan söz etmek istemiştim dilim döndüğünce.
Hayır! Biz sevmiyoruz bize laf söylenmesini.
Biz nefsimize uyup batılılaşacağız ama mağdur diyeceksiniz, eziliyor diyeceksiniz…
Diyelim demesine de bunun size ne faydası olacak?
Hasılı bizler beklenti içerisindeyiz.
İnsanlar bize, senden bunu beklemezdim dediklerinde, ben de Allah kuluyum, benim de zaaflarım, eksiklerim var, benim de gücümün ötesinde bir şeyler var deriz ama karşımızdakilerden mükemmel olmasını isteriz.
Ya da tam tersi, kendimizi mükemmel zannederiz, karşımızdakini (tabirimizi mazur görün) “defolu” zannederiz.
Sonra ne olur?
Çatışma olur.
Kendimizle çatışırız, etrafımızda kim varsa hepsiyle çatışırız.
İnsanın beşer olduğunu, herkesin hata yapabileceğini, hatasız kul olmayacağını biliriz ama yine de “Bunu senden beklemezdim, bunu sana yakıştıramadım.” Deriz.
Herkesten iyi de kötü de her şey beklenir.
Ne “harabat ehlini” hor göreceğiz…
Ne de insanları ederinden yukarılara çıkarıp onları tartışılamaz hale getireceğiz.
Herkes bizim gibi, biz de herkes gibiyiz.
Ölümlüyüz ya hû!
Mustafa Süs