Yetişkinler Eğitilebilir mi?
Eğitim denilince akıllara yalnızca çocukların, gençlerin terbiye edilmesi geliyor.
Oysa çocuklarımızı yapıp ettikleriyle yani davranışlarıyla ve sözleriyle eğitmesi gereken yetişkinlerin eğitimi, terbiyesi çocuklardan önce gelmelidir.
Bunun için yapılması gereken yığınlarca iş var aslında.
Devletin yetişkinleri eğitme programı yok. Olmaz da zaten.
Yetişkinler çocuklardan daha akıllı deriz, daha tecrübeli ve daha ferasetli.
Şimdinin yetişkinleri çocukken eğitilmedi mi? Elbette eğitildi, okullara gönderildi, hocalardan dersler alınması sağlandı, ana babalarından öğütler aldı, onların davranışları taklid edildi falan…
Peki, yetişkinler eğitilmiş oldu mu böylelikle?
Elbette eğitilenler oldu, topluma yararlı yığınlarca insan var etrafımızda, sadece topluma değil, vatanına milletine hizmet eden, çoluk çocuğunu yetiştirirken hassas olan, helali haramı ayırt eden, anasına babasına öf bile demeyen, kendisini geliştiren, kendisini yetiştiren insanlar var.
Kendisini yetiştiremeyen, zamanında tam olarak eğitimini alamamış, gelişime, değişime kapalı, bağnaz, basiretsiz diyebileceğimiz, memleketin tekerine taş olan yeterli sayıda insan mevcut.
Ve bu insanların eğitilmesi, terbiye edilmesi için neler yapılabilir?
Bu insanlar haram beş lirayı helal iki liradan fazla zanneden ferasetsiz insanlardır.
Bunlar bu dünyayı kurtarmanın peşinde olan bu yüzden de kul hakkı yerken vicdanı zerre kadar sızlamayan insanlardır.
Güçlüyü haklı görme eğiliminde olan bu türler kendi başlarına iş gelmesinden korkup eğriye eğri, doğruya doğru demekten çekinirler.
Devlet dese ki bunlara;
Fakire çok vereyim sana biraz az vereyim, kabul eder misin?
Asla kabul etmezler. Fakire de ver bana da ver derler. Hatta fakire ne verdiğin umurumda değil bana daha çok ver derler.
Paraya tamah edenler hakkında fikirlerini sorsan mangalda kül bırakmazlar ama tamah ederken de o küllerin hepsini yutarlar.
Dünya gelip geçicidir bunlara göre, kefenin de cebi yoktur. Önemli olan karz-ı hasendir.
Gel gör ki uygulamada ciddi sıkıntılar baş gösterir.
Nalıncı keseri gibidir bunlar. Hep bana hep bana derler. Testere gibi bir sana bir bana da demezler.
İhtiyaç sahiplerine üç kuruş yardım etmeyi bilmezler ama göze gireceği ortamlarda yüklü miktarda hesap ödemeyi cömertlik zannederler.
Zengine eli açık fakire eli kapalı olmanın bir bedelinin olacağını zerre kadar akıllarına getirmezler.
Bu insanların eğitilmesi de pek mümkün görünmüyor.
Nasihatlerin işe yaradığı da vaki değildir genel anlamda.
Nankördür bunlar. Verilen nimetin kıymetini asla bilmezler.
Kendileri gibi düşünmeyenlere karşı en ağır hakareti ederler, kendilerine de toz kondurmazlar!
Hayatı sadece bu dünyadan ibaret zannedip yaptıkları kötülüğün bir bedeli olmayacağını düşünürler.
Belki bir musibet gereklidir akıllarının başa gelmesi için hafazanallah.
Bunlar için Üstad ne güzel söylemiş:
Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir
Mezarda geçer akçe neyse onu biriktir…