Batının etkisine maruz kalıyoruz, deyince herkeste bir dudak bükme olayı.

Batıdan kastımız coğrafya olarak batı değil sadece elbette.

Batıl olan her şey,

Bize ters gelen,

Bizi olumsuz anlamda etkisi altına alan,

Bizi cendereye sıkıştıran,

Bizim nefes almamızı zorlaştıran,

Bizi bizden eden,

Bizi özümüzden uzaklaştıran hatta bizi özümüze düşman eden her şey…

Bunlarla ilgili birçok örnek verilebilir.

Bunların en başında da bireyselleşme gelir.

Bu yazımızda bize batılı yazarların ve hatta batıdan beslenen kimi yazarların, kendisini aydın zanneden tiplerin bir dayatmasına değineceğim.

Bu dayatmayı önce kişisel gelişim kitaplarıyla işlediler beyinlere sonra da sonradan görme psikologlarla veya birkaç ay kursa gidip aldığı aile danışmanlık sertifikasıyla köşe başlarına ofis açanlarla devam ettiler. İnsanların acılarını sömürdüler.

Kimi insanımız gerçekten zorda kalmıştı, bunalıyor, bir çıkış yolu arıyor, denize düşmüş gibi gördüğü yılana bile sarılacak kadar kendisini çaresiz hissediyordu.

Kimi insanımız da evde boş kalınca, kendi heva ve hevesleri uğruna yanlışa düşünce, kendisine bir uğraş bulamayıp kendisine yetmeyi bilmeyince, hemen bu sözünü ettiğimiz kimselerin kapısını çalmaya başladılar.

Ver parayı bul dermanı…

Ne diyor bu arkadaşlar?

Kimseyi umursama, kendine zaman ayır, kendini sev, başkasına göre yaşama, başkasının sana müdahale etmesine izin verme, hayır demesini bil, hayır demesini bilmezsen ezerler seni, üzerler seni vs.

İlk bakışta ilgi çekici, ilginç ve cazip görünen öğütler…

Alamancımız çok olduğu için Almanya’dan örnek verelim…

Almanya’da yaşıyorsanız bu öğütler gayet yerinde.

Oralarda kimse kimseyi umursamaz, kimse kimsenin derdine düşmez, gemisini kurtaran kaptandır.

Ama ülkemize döndüğümüzde durum farklı…

Dağdan yuvarlanan taş önüne ne gelirse yıkıyor, gidişat çok kötü, işin tuhaf tarafı bu yuvarlanan taşa engel olmak da zor.

Ya büyük bir ağaç olacak ya büyük bir kaya olacak ki, bu batıdan gelen taş durdurulsun.

“El ne der diye kahrolası bir put var.” Demişti İsmet Özel bir zamanlar.

Neyi doğru anladık ki bunu doğru anlayalım…

Bu sözü yaptıkları hatalara, yapacakları yanlışlara kılıf olarak kullandı insanlar.

Oysa Özel bu sözü; sen doğrudan ayrılma, dürüstlükten ayrılma, elin de ne dediğine bakma bağlamında söylemişti.

Şimdilerde de bireysel yaşamaya özeniyorlar.

Güçlü olmak elzemdir, sağlam bir duruşa sahip olmak da öyle…

Lakin bireysellik bize birkaç beden fazla gelir.

Biz;

Elle gelen düğünün bayram olacağını özümsemiş bir milletiz.

Tek başına hayat yaşamak mümkün değildir.

Bir yaraya merhem olmadan mutlu olmanın imkânı yoktur.

Gece bir arkadaşınız hastaneye gitmek için sizden yardım isteyince ona “hayır” diyerek tatlı uykunuza devam edebilirsiniz ama asla mutlu olamazsınız.

Sizi kullanmaya çalışan insanlar varsa etrafınızda onlara hayır da derseniz evet de derseniz o insanlar zaten sizi mutsuz etmeye devam ederler. Onlar birer imtihandır.

Yuvarlanan taşlara engel teşkil edecek büyük birer ağaç olmak da bizlerin görevidir.

Mustafa SÜS


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube