15 Temmuz’da Türklerin konuşmalarını dinliyorum, diyor Avrupalı bir gazeteci…

Eve yemeğe giden biri diğerine,

“Bir sorun olursa hemen ara” diyor…

Türklerin sorun dedikleri şey ise “bomba” diyor.

Şimdi de Almanya büyüklüğündeki bir bölgede dünya tarihinin belki de Nuh tufanından sonraki en büyük doğal felaketi olmuş…

Hem içteki düşmanla mücadele var hem soğukla hem de hiçbir şey yapamamanın verdiği çaresizlikle!

Kimi çadır alalım diyor, kimi konteynır alalım diyor, kimi tır bulup un gönderelim diyor, kimi odun yığalım diyor, kimi su, kimi giyecek, kimi yiyecek…

Normalde lokantaya gidince hesabı ödemekten kaçınan insanları görüyoruz… Maaşının hepsini verse yetinmeyecek.

Marketten alışveriş yaparken elini korkak alıştıran insanlar, deprem bölgesine yardım için erzak alırken neredeyse marketin tamamını koli yapıp gönderecek.

Tırlara yardım malzemelerini yükleyen gençlere bakıyoruz, kocaman çadırın altına tek başına girmeye çalışıyor. Bu gençlerden kimileri okulu asarken gördüğümüz gençler. Kimisi de derslerle uzaktan yakından alakası olmayan gençler.

Gazeteci arkadaşın biri gençlerle fotoğraf çektirmek istedi, gencin birisi; “Bir yerde paylaşmayacaksanız gelirim” dedi.

Kimsenin beğenmediği bu gençlik;

Nasıl ki 15 Temmuz’da tankların üzerine çıktıysa şimdi de tırların üzerine çıkıp koli istifliyorlar.

Elimizde çorba kâsesi, çorba ikram edeceğiz, sabahtan beri bir şey yememiş, ben tokum diyor, başkasının hakkına girerim endişesiyle.

Eşyaları elden ele taşıyalım, zincir oluşturalım daha kolay olur diyoruz.

Hocam, bu ağır elden ele arkadaşlar düşürür deyip omuzuna aldığı gibi tıra yükleyiveriyor o yükü.

Tüm bunlar olurken birazcık dinlenmeye çekiliyor insanlar doğal olarak. Ellerine telefonu alıp sosyal medyaya giriyorlar…

Bir bakıyorlar ki ne kadar kanı bozuk var hepsi devlete, millete kan kusuyor. Eleştiriyor demiyorum bakın, eleştirinin zamanı değil de demiyorum. Yalan ve iftira atıyorlar…

Ne heves kalıyor insanlarda ne çalışma azmi kalıyor ne de yaşama azmi.

Ne zamanki sanal dünyadan kendi dünyasına dönüyorlar o zaman başlıyorlar hemen iman gücüyle çalışmaya…

Bakmayın balık hafızalı dediklerine, bu milletin hafızası öyle güçlü ki…

Olanı biteni kayıt altına alıyor herkes.

Kimin it, kimin yiğit olduğunu öyle ayırt eder ki bu millet…

O yüzden şu zor zamanlarda milletin ayarlarıyla oynamayın, bırakın herkes işini yapsın, yaralarını sarsın insanlar birbirlerinin.

Eleştiri yapacağım derken milletin baş tacı ettiği devlete saldırmayın.

Milletin gözünde beş para etmez, niteliksiz, kalitesiz, düşmandan daha aşağı konuma düşürüyorsunuz kendinizi.

Kendinize bu kötülüğü yapmayın.

Bizler yaralarımızı sararız elbette. Elbette çıkarız sabahın seherine, güneşle birlikte…

Sizler kan emici yarasa gibi karanlığın dibinde kalır bir başka felakete kadar kendi kendinizi yer bitirirsiniz.

Sevinirken sevincimize, üzülürken acımıza dahlediyorsunuz, yapmayın!


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube