Kardeşinin Gözünü Oymak (Maarifin Sesi)
İnsanları tanıyamıyoruz. Gerçekten zorlanıyoruz insanlarla olan münasebetlerimizde. Gök kubbe altında olan, olabilecek olan hiçbir şey beni şaşırtmıyor havasına da giremiyoruz.
“Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” Meselesi de değil bu.
O zaten mümkün değil, hangimiz olduğumuz gibi görünme cesaretine sahibiz ki?
Bu biraz da kişisel bir mesele, yalan söylediğimiz halde, ben yalan söyledim diyemeyiz, gerçekçi olmak lazım.
Ama insanların içine çıktığımızda, toplumu ilgilendiren bir konumdaysak şayet ya da öyle bir konuma gelebilmek için kolları sıvadıysak, insanımızı kandırmanın vebalinin çok büyük olduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Gözlem yapıyorsun uzaktan, kimi zaman yakından:
Konuşmalarına diyecek yok.
Yazdığı yazılar on numara.
Karşılaşınca, sohbet ederken mütevazılık had safhada.
Ayetlerden, hadislerden ve gönül ehli insanların dilinden verilen örnekler hâkeza öyle.
Dünya malıymış, makammış, mevkii imiş hepsinin canı cehenneme tavırları…
Gerçek ne peki?
Tam tersi.
Daima birilerinin açığını yakalama, tökezleyince çakal gibi üstüne çullanma tavırları…
Ha kardeş kardeşin koltuğuna göz koymuş Ha kardeş kendi kardeşinin gözünü oymuş…
Dikkat ederseniz bu insanlar kendilerini müthiş bir şekilde kamufle etmeyi başarırlar, saman altından su yürütmede üstlerine yoktur bunların.
Bunları yakından tanımayanlar veli zanneder, evliya zanneden bile vardır. Ortamlarda başköşe bunlara verilir, ceketler iliklenir falan…
Bu insanlar;
Bir de toplumda kanaat önderidirler.
Yazık bunlara verilen değerlere…
Sürekli kardeşlik hukukundan söz ederler bunlar.
Sanırsınız ki ellerinden derviş kaşığı düşmüyor.
Onlar konuşurken dinleyin, Erbakan Hoca konuşuyor zannedersiniz.
Ne diyordu Rahmetli hocam:
“Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur…”
Tam da böyle sözler çıkar ağızlarından…
Kardeşim, bari susun da adam sanmaya devam etsinler, kardeşlik hukukundan falan dem vurmayın.
Anlamadığım şu, kardeşinin elindeki imkân sana geçince ne olacak? Neyi başarmış olacaksın?
Kime neyi ispat edeceksin?
İnsanlar seni yukarıda görünce senin eline ne geçecek?
Hani Allah’ın yukarıda görmesi daha iyiydi falan? Ne oldu o işler?
İktidar kavgası, münafığa karşı verilir, iktidar kavgası düşmana karşı verilir.
Dostun altından çektiğin koltuğa oturunca vicdanın rahat edecek mi?
Huzur içinde orada duracak mısın?
Şayet huzur içinde duracaksan dünyanın en kötü karakterli insanlarından birisin demektir, yok huzursuz olurum diyorsan niye koltuk kavgasına giriyorsun? Derdin ne?
Neyin intikamını almaya çalışıyorsun?
Bakın;
Eşit şartlar altındaki iki insan arasına bir menfaat topu atın, “Ben istemem karşımdaki buna benden daha lâyıktır.” diyen her iki dünyada da kazançlı çıkar…
Ben ondan daha iyi hizmet ederim falan diyorsun ya, boş o laflar…
Benim ekibim daha iyi diyorsun ya? Sen ve ekibin daha iyi olsa ne olur biliyor musun?
Daha iyiler ikram ederler, almaya çalışmazlar. Veren el alan elden üstündür…