AÇLIKTAN AĞZI KOKANLARIN UMRE DUASI (Öykü)
AÇLIKTAN AĞZI KOKANLARIN UMRE DUASI (Öykü)
Hiç unutmam üniversite yıllarında iken köye gitmiştim.
Bizler üniversite okurken yazın inşaatlarda amelelik yapar para biriktirir ve biriktirdiğimiz parayı da dolar yapardık. O zamanlar döviz yapmazsanız paranız pul olurdu bir ay geçse üzerinden.
Yeniler bilmez bunu.
Tuzu kuru olan arkadaşlar da benim o tutumlu tavrıma bakıp güya benle dalga geçme adına bana ”dolarbank” derlerdi.
Tabi baba parası yiyenler bilemezdi ne yapmaya çalıştığımızı…
Ben de o arkadaşlardan birini telefonuma ”pederbank” diye kaydetmiştim.
Buradan lafımı sokayım da içimde kalmasın…
Köyden götürdüğümüz bulgur, peynir gibi yiyecekler olmasa günlerce aç kalabilirdik o derecede zorluklar çekerdik.
Hatta bir akşamüstü evde yiyecek hiçbir şey yoktu, arkadaşları toplayıp hem okuyup hem imamlık yapan arkadaşlara götürdüm onlarda nasılsa yiyecek bir şeyler vardır diye.
Bir keresinde de okulu asıp köylülerin elmasını toplamaya gittiğimiz günde bizimle çalışmaya gitmeyen arkadaşımızın biri, ismini verip de burada rencide etmek istemiyorum kendisini, cebimdeki biriktirdiğim paraları alıp markete gitmiş, bizim dört beş kişi akşama kadar çalışıp alacağımız yevmiye kadar miktarla alışveriş yapmış bize müthiş bir ziyafet çekmişti.
Zaten sofrayı görür görmez hemen ceplerime baktım, epey dalga geçtiler benimle.
İşte böyle bir halet-i ruhiyeyle köye gittim.
Köyde biri umreye gidecek dediler akşam ev oturmasına gittik.
Hac ibadetini yerine getirmiş bilmem kaçıncı umresine gidecekmiş…
Herkes huşu içinde olanı, olacakları anlatıyor.
Ben de sessizce dinliyorum. Okulda yaşadıklarım aklıma geliyor, ev kirası veremediğim günler aklıma geliyor.
Kaldırdım başımı, biraz yüksek olmayan sesle,
‘İnşallah kabul olmaz umren.” dedim.
Herkes şok içinde…
Beni azarlayan falan da oldu tabi…
Okurken ağzı açlıktan kokan öğrenciler varken bilmem kaçıncı umreyi Allah kabul eder mi? diye de sordum sonra kalktım gittim evden.
Sürekli tartışılan bir konu…
Üyesi de olduğum Türkiye Yazarlar Birliği onursal başkanı Dr. Mehmet Doğan’ın ilgili yazısını okuyunca aklıma geldi bu hikâye.
İfade ettiği birçok şeye katılmakla birlikte, yazıyı okuyunca şu cümleleri yazdım:
Bu teklife sonuna kadar katılıyorum lâkin benim aklımın almadığı bir şey var…
Biz gitmezsek onların istediği olmayacak mı? Onlar da bunu istiyor zaten…
Kâbe’ye hiç gitmemiş, Peygamber efendimizin kabrini hiç ziyaret etmemiş bir Türk ileriki zamanlarda herhangi bir fetih harekâtı başlayınca hangi şuurla savaşır? Bunu da düşünmek zorundayız…