KIRK BOĞUM
KIRK BOĞUM
Kırk boğum yollar diziliyor dizelerin arasına
Sen şiir diyorsun
Ben göçebe…
Kanatları da kırılsın
Zamansız uçup giden kuşların
Gelenlerin de hatta!
Kendime getirenlerin ara sıra!
Yaprakları dökülsün yağmurların
Mani olamıyorsa kuşlara
Boğazına kaç ömür daha dizilecek bulutlar sıra sıra?
Aklı sıra ölecek kanatsızlık safsatasıyla kendini diriltmekten yoksun kuşlar
Sırra kadem basacak güya, ara sıra!
Tarlalar sürülecek hengamesiz
Kimseler niyet etmeyecek yaşamaya
Issızlıkta!
Gül hayret bakışlar eşliğinde
Koparılarak anlamsız bulacak
Elden ele dolaşmayı.
Ve kuşlar kanatsız kaldıkça
Kanayacak gül yaprakları!
Sürç-i lisan kargaşası yaşayacak
Lisan bilmez lâl şiirler
Kime tercüme etsem
Dudak bükerek yürüyecek
Dudak bükmeyi öğrenen adımlarıyla.
Adımın unutulması
Umut etmekten daha az koyacak bana
Belirsiz sıfatlar belirecek
Göklerde göçe zorlanan kuşların
Belirsiz yüzlerinde!
Eline yüzüne bulaştırmadan yağmuru
Giderecek gülün hayretini gece!
Kısır döngüye dönüşecek yoldan dönenlerin bahanesi!
Tarlalar zulmün başkenti
Kuşlar bilinçsiz fail!
Gül şaşırmayı unuttuğuna şaşırıp kalacak
Göçebe kalıntılar arasında!
M’S