YANLIŞ SORULARA DOĞRU CEVAPLAR


YANLIŞ SORULARA DOĞRU CEVAPLAR

İyi insanlar sahiden iyi atlara binip gittiler mi? Gitmeli miydiler?

İyi miydi atları, atlıların altlarında uzadılar mı yollar boyunca? Geride tortu mu kaldı, insan yığını ya da iş bilmez, işgüzar tuhaflıklar mı kaldı?

Giden herkes neden iyiydi, kıymeti bilinmemeli miydi kalanların? Erken ölenler için de hep aynı şeyi söylerler, ölüm iyileri vurur, bir şey olmaz kötülere…

Kim icat etti, kim hakkından geldi de bugüne dek utanmadan sürdü gitti, söz oldu pelesenk oldu dillere.

Giden iyiydi, kalanlar mı kötü?

Gidilenler, terk edilenler, hak ettiler mi terk edilmeyi, geride bırakılmayı, acıların yumağına sarmaş dolaş sarılmayı?

Dönüp dolaşıp kürkçü dükkanında satılmayı bekleyen tilki derilerine ne diyeceğiz?

Ne diyeceğiz dönüp de geri gelmenin acizliğinden dem vuranlara?

Kim kalmak ister gittiği yerde? Kim kaldıkça daha çok dönmeler biriktirmez ki?

Suya sabuna dokunmadan kirli kalanların barınağıdır gidilen yerler, gidildikçe bitilen, bittikçe bitiren…

Gitmekle terk etmiş sayılıyor muyuz? Terk etmek terk edilende ne doğuşlar barındırıyor ne başlangıçlar? Biliyor muyuz? Hangisi yetiyor hayıflanmaya, hangi yaraya tuz basmak, hangi zamana bırakmak acıları?

Tutunacak dal aramak için döndüğümüzde yerinde harman savruluyor ektiğimiz tohumların, farkındalıklar, fehmetmeler işe yaramıyor, yaramıyor kimseye ayrılık meyveleri…

Tüm bunlara rağmen hakkını teslim etmek gerek, gerek kalmanın sende biriktirdiği acıyı nadasa bırakmak için gerekse acıları valize yerleştirip bir yerlere boşaltmak için, izin vermeli insan gitmeye, göze alıp her şeyi…

Ölüm nasıl ki biriktirdiklerinden arta kalan bir sonsa, içinde kalanlar veda etmen için itekliyorsa seni öbür tarafa, yazılmış kaderin gerçeğiyse, karşı koyamıyorsan, karşı koymamalısın, acıya gark ettiklerinin git feryadına…

Doldurmuşsun yapıp ettiklerinle heybeni, yola çıkma vaktin gelmiş, daha fazla durmak için duyacağın söz hazır, yolcu yolunda gerek…

Bir çay içimlik bile beklenmemeli, bir bakışma çok artık, gömmeli insan içine kal demeyi, afişe ede ede çıkmalı yola bakışlarını.

Bakışlar yenik, giden yenik, kalan gururlu, kalana selam olsun, gururuna selam olsun, duymayan kulağına da bin selam.

Götürdüklerini çalmalısın, söke söke almalısın hakkın olmayan her şeyi. Sende kalmalı giderken bozduğun tüm gülüşler, sahte ağlamaları da alıp götürmelisin, ağlamaklı adımlarla ve mağrur.

Son söz söylenmeden, son sigara içilmeden gitmeli, gidebilmeli insan. Duyarsan kal demeyi, tıkamalı tüm duyu organlarını. Köreltmeli, kör topal yürümeli içine çıkılan yolculukta.

Beden hep orda zaten, gitmez, beceremez gitmeyi… Ruhun uçmalı gönderilen yere. Ruhsuz bedene sahip olmak övünç kaynağı ise, o kaynak kurutulmadan içilmeli acımış sudan.

{fcomment}

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir