ARTIK YALNIZSIN

Uzaklara dalarken gördüm seni, sakin bir duruşun vardı, gidenlerin ardından bağıra çağıra türkü söyler gibiydin, sessiz ve derinden…

İçi gülüyordu gözlerinin yaşlar dökülürken bir yandan. Gitmesi gerekiyordu gitti. Olmaması gerekiyordu, yok artık! der gibiydin.

Üşümek istiyordun Eylül’ün yağmurunda, üşümek, ıslanmak ve sonra bir bardak sıcacık çayla iyileştirme çabası vardı ruhunun soğukluğunu…

Kapılarına vurduğun kilitleri açsın istemiyordun hiç kimse, oysa anahtarı asmıştın girişine kapının…

Çelişkiydi seni mahveden, hem olsunları hem olmasınları barındırıyordun bünyende.

Ne gidene git deme cesaretin vardı ne de kalmasını istiyordun yanında kalmak isteyenlerin!

Yüzünde o sinsi tebessüm, denize girmeni ama ıslanmamanı istiyorum, cümlesiyle beliriverdi.

Gel-gitlerin çoktu bir o kadar da yoğun, beynini tarumar ediyordu kendini sürüklediğin bu hayat karmaşası.

‘’Neden?’’ diyordun, yaklaştığım her şey yakıyor elimi, neden bana yaklaşanları kavuruyorum ben? demiyordun.

Daima başkalarını suçluyordun, hep seni incitenleri… Kendi incittiklerin aklına gelmiyordu. Belki de o yüzdendi bu kadar karmaşa…

Beklemekten bıkmış, ‘’Yeter artık!’’ demeye başlamıştın, beklettiklerine aldırmadan…

“Sevdim sevilmedim, seveni sevemedim” en çok söylediğin ve diline doladığın şarkı sözleriydi ve tek sen değil herkes aynı şarkıyı söylüyordu…

Bir taraftan da “Bu dünyada iki iyilik bir arada barınmaz.” cümlesini tekrar etmeye başladın, bu aşamadan sonra da kendine gelmen uzun sürmemeliydi.

Sen yine kendine gelmemeyi boş boş dalıp gitmeyi yeğledin uzak yalnızlık limanlarına. Hep ben gideyim ve arkamdan birçok kişi el sallasın istedin. Sen giderken limanda kimsecikleri göremeyince gitmemeyi özledin, gidememeyi.

Ne kadar az insan biriktirdiğini düşündün dalıp gittikçe, ne kadar vefasız dedin geri de kalanlara, senin vefasızlıkların düpedüz unutuldu senin beyninde.

Kendini iyi olarak nitelendirdin her zaman, iyiydin de, cömerttin, yardımseverdin, sen geldiğinde unuturdu insanlar dertlerini sıkıntılarını…

Hiçbir zaman içinden çıkamayacağını sandığı sorunlarla baş başa kalınca insanlar, seninle birlikte başlardı çözüm üretmeye, yol göstericiydin, ufuk açıcıydın.

Bu kadar iyi bir insan neden tek başına kalır ve neden bir el sallayanı olmaz deyip iç geçirdin.

Bilmeliydin ki, ne kadar verirsen ver insanlara, bir kere şartların elvermediği için yanıtsız bırakırsan isteklerini, yalnız kalmaya mahkûmdun.

Sen de düştün bu yanlışa. Sana hep verenleri, hep verecek sandın, karşılıksız!

Gökyüzü bile yeryüzünden buhar yükselmezse yağmur vermez, unuttun bunu.

Böylece unutuldun!

{fcomment}


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube