Saklandıkça yaralayan yaralar (Deneme)


Saklandıkça yaralayan yaralar
Biz biraz da yaralarımızı saklamaya çalışırken yaralanıyoruz.
Kabuk bağladıkça yaralarımız derinden hissediyor acısını ve çığlıklar atarak bağırmak istiyoruz…
Sonra yeniden susmaya yeniden hayata tutunmaya yeniden ölüme hazır hâle gelmeye çalışıyor çalıştıkça daha da fazla düşüyoruz kuyuya…
Kuyunun dibindeyken yeniden bağırıyoruz. ”Ben kuyuda değilim” diyerek.
Kuyu bile isyan ediyor bize.
Nedir ki bu yarayı saklama telaşı?
Kaç ömür var da ”İnsanları bitirince yeni insanların karşısına belki yarasız çıkarım” umudu?
Hem insanların yaramızdan haberdar olmaları bize ne kaybettirir ki?
Onları müşkül duruma sokmaktan mı çekiniyoruz?
Evet, duyar duymaz tüh derler, yapma ya derler, yok artık derler, gerçekten üzüldüm de derler.
Hatta birkaç tanesi, var mı yapabileceğimiz bir şey? de diyebilir boşluğa düşüp!
Evet, var demeyeceğimizden emin ise.
Evet var, desek hemen sıvışmanın da yollarını ararlar.
Böyle iyi niyetli saf düşüncelerimiz varsa zaten en baştan yanılıyoruz demektir.
Ya da yaralarımızdan hoşnut olanların yüzündeki sevinci görmekten mi rahatsızlık duyuyoruz?
O zaman da kötülerin gülmesine tahammül edemem derdi bizi niye derde gark ediyor ki?
Boşverelim de gülen gülsün.
Kim ne kadar gülerse o kadar temizlenir güverte, fena mı?
Göster yaranı, sevineni at denize!
Nasılsa onların hepsi yüzme biliyordur, saman altından su yürüten suyun üstünde yürümeyi mi pardon yüzmeyi mi bilemeyecek?
Hem katil olmadan birçok kişiyi de öldürmüş olursun.
Yaraları niye saklıyoruz ki?
Sarmak isteyip de elinden bir şey gelmeyen dostların çekeceği acıları mı dert ediyoruz?
Onların böyle düşünmesi zaten yaralara merhem olur ki, gelip dokunmasına, sarmasına ihtiyacımız olmaz.
Zaten en iyi dost bile yaraya dokununca sarmak için imzasını atar dokunduğu yere. Her baktığında hatırla diye.
Dostluğu değil, dokunduğunu hatırlatmak ister.
O yüzden göster ki yaranı, uzaktan ”elimden bir şey gelmiyor” desin.
Gelip dokunursa yarayı iyileştirir belki ama ağır bir imza yüküyle bizi başbaşa bırakabilir.
Yara bandı yapıştırmanın de zararını öğrenmiştik okul yıllarında. Havaya göster ki, hava temas etsin yarana, yoksa geç iyileşir, demişlerdi.
Tâbi bu öğüt elde kolda çıkan yaralar içinde.
Hem zaten anlatınca yaraların varlığını, gösterince insanlara, neler düşüneceklerini de biliyoruz.
Derin yara anlatılmaz, dile düşmez, o yüzden yardımcı olmak, yaraya dokunmak da bize düşmez, derler.
Derinlemesine yaralar, sadece bizi yaralar.
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir