Kırılsın Dervişin Kaşığı 19.07.2024 (Maarifin Sesi)


Şu cümleleri dikkatlice okuyalım:

“Güzel bir iş yaptıysan veya yapacaksan kimseye söz etme.

Kendine planladığın kariyerle ilgili sırrını ifşa etme.

Ev alacaksan, araba alacaksan, tarla arsa alacaksan kimseye söz etme.

Çünkü insan…

İyi şeylerin katilidir.”

Kimisi nazar eder, kimisi sırrını ifşa eder, kimisi hasetliğinden çatlar, olacaksa da olmaz.

Son zamanlarda bu tür uyarılara o kadar çok rastlıyoruz ki…

Bu cümleleri kimin kurduğunun bir önemi yok.

Önemli olan bu tür uyarıların bu tür tespitlerin gerçek olması.

Bu “gerçek” hem önemli hem de utanç verici bizim milletimiz açısından.

Utanç verici diyorum çünkü bir insan inançlı olmasa bile kimsenin kötülüğünü istememeli.

Hiç unutmam bir arkadaşımız yüzde yüz hak ettiği bir göreve talip olmuştu da hepimiz ona öğüt vermiştik.

Sakın kimseye söyleme bunu, diye.

Arkadaşımız da herkese,

“Sen yabancı değilsin.” Diyerek anlatmıştı.

O yabancı olmayan herkes de işleyen tekere çomak sokmuş ve olacak işi de olmaz yapmıştı.

Ve bu “yabancı olmayan” insanların hepsi beş vakit namazında “mü’min” insanlardı. Ve namaz kılan insan “emin” insandı.

Bir kadının saçının teli görününce hemen onu cehenneme gönderecek derecede kendilerine güvenen, namazını geciktireni meclislerine almayacak kadar da ağır başlı insanlardı.

Etrafınıza şöyle bir bakın, bırakın yabancıyı, öz kardeşinin bile durumunun iyi olmasını istemeyenler var.

Yok artık dedirtecek türden hasetlik, çekememezlik bizi büyük bir felakete doğru sürüklüyor farkında mısınız?

Derviş kaşığı metaforumuz vardı bizim.

Güya çorbayı herkes uzun kaşıkla karşısındakine veriyordu.

Oh ne ala…

Ortada çorba az olsun bakalım kendi ağzına çorba vermeyen o uzun derviş kaşığı iki dakikada kırılmaz mı?

Merhum Necmettin Erbakan’ın dillere bir türlü destan olamayan ve meşhur olmaması için de kısık sesle söylenen bir cümlesi vardı:

“Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz; herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur…”

Evet, var mı bu söze uygun bir arkadaşınız etrafınızda?

Size sunulan makamı başkasına ikram edin demiyorum, o karşılığında cennet olan (Allahü a’lam) ağır bir imtihan olabilir.

Lakin bir insan iyi bir yere gelecekken ona nasıl engel olunur ya?

Hasetlik damarları neden şişer hemen?

En iyi evi alsın, en iyi arabaya binsin, en iyi görevlere gelsin bir kardeşimiz, arkadaşımız ya da ne bileyim bizimle alakası olmayan herhangi bir insan…

Sevinelim buna…

Ne kaybederiz?

Neyimiz eksilir?

Aksine bize faydası olur, faydası olmasa bile en azından zararı olmaz.

Kusura bakmayın ama haset insanların kan emici sülükten farkı yok. Oldukça sevimsiz ve kişiliksiz varlıklardır onlar.

Ben Müslümanım demeleri işi daha da zora sokuyor.

Müfredat değişsin, eğitimde sınıfta kaldık diyenler önce kendilerini değiştirsinler.

Mustafa Süs


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir