Dil altı bakla (Hikâye)


Dil altı bakla (Hikâye)

Sordum geçen sene ustaya,

Ustam hiç arayıp sormayan biri sizi zamansız bir şekilde arasa biraz övgü cümleleri kurup ardından hâl hatır sorup kapatsa o kişi hakkında ne düşünürsünüz?

Ustam gayet tutarlı bir şekilde, beni arayan olmaz guzum, ben telefon kullanmam, dağ başında telefon da çekmez zaten dedi.

Onu biliyorum, farzı muhal öyle bir şey olsa dedim.

“Ben Mehmet Akif miyim de görmediğim bir savaş hakkında destansı şiir yazayım git işine.” diye tersledi.

Ben ısrarcı olunca,

Guzum bir keresinde ben burada bazlamamı yedim, çayımı demledim, bardağıma doldurdum, tam içecekken soluk soluğa biri geldi…

Selâm kelâmdan sonra başladı beni methetmeye. Öyle methediyor ki, cebimde Allah’tan ayna vardı o gittikten sonra baktım, oldukça sırıtıyordu övgüleri.

O adam o günden sonra ağzını açmasa kesin burnundan fasulye fidesi çıkar birkaç gün sonra.

“Nasıl yani, bir insan ağzını kapatınca fasulye fidesi mi çıkar burnundan ustam, dalga geçmeyi bırak.” dedim.

Çıkar tâbi, dilinin altında bakla varsa illâ ki çıkar, dedi.

İyi de niye fasulye diyorsun deyince bizim köyde fasulyeye de bakla hatta pakla derler dedi.

Konuya dönecek misin dedim biraz gerildikten sonra.

Gerilme guzum rahat ol;

Dünya kendi etrafında dönüyor,
İyiler de ölüyor kötüler de ölüyor, dedi.

Gelir gelmez beni methetmeye gelen kişiye dedim ki;

Dilinin altından baklayı çıkar…

Açtı ağzını bakla neyin yok.

Şaşırdım. Çayını içti gitti.

Ardından bakakaldım.

Yanlış mı düşündüm acaba adamın dilinin altında bakla var dediğim için?

Ama yine de ikna olmadım. İkna olmuşlarla yola çıkılmaz dediği üzre şairin.

Kendimle yola nasıl çıkayım ikna edildiysem?

İnanırım ben.

Birkaç gün sonra köye indim guzum.

Adam beni görür görmez hemen sarıldı, hoş geldin beş gittin.

Dedim bakla çimlenmemiş…

Üzülecektim neredeyse hakkında kötü düşündüm diye de Allah’tan çok da üzülmedim.

Adam “tedbirli sinsi”

Gel seni bir yere götüreyim dedi.

Sınır kavgası varmış.

Komşuyu alt edememiş beni şahit gösterecek.

Benim de bildiğim bir yer. Komşusu da bana ve sözüme değer verir.

Üstelik adam haksız.

Beni hakem tayin ettiler.

“Dağa tayinim çıkana kadar adil olacağım dağda zaten kimse yok, kime adil olayım?” diyerek bir espri yaptım, benden başka gülen olmadı.

Beni hakem tayin eden arkadaşa dedim sen haksızsın!

Adam gözleriyle bana, e dağda o kadar methettik seni diyor, dili lâl ve altındaki bakla acayip şişmiş.

“Kimse binmeyeceği eşeğe torba takmaz.” diyorum da insanlar beni bazen yadırgıyor.

Komşu da ver elini öpeyim demesin mi?

Dedim ki hop!;

Büyüklerin eli öpülür!

Büyükler de el öptürmez!

Ne diyorsun ustam bir şeyi de dolandırmadan anlat beynimin içine kapağı açılmış arı kovanı düştü, Allah aşkına yorma beni deyince ustam gülerek…

Zamansız arayan olursa guzum ya görmezden gel, ya bize gel çay içelim ya da “verilecek işe, ödenecek bedele hazır ol” dedi.

Çay ver de içelim deyince ustam  afalladı, bu tam tersi olmayacak mıydı yav? dedi.

M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir