ELİNİ ÇABUK TUTAN KADIN (Hikaye)


 
ELİNİ ÇABUK TUTAN KADIN (Hikaye)
İkiyüzlü insanlardan nefret ederim, dedi kadın, bir eliyle çay, diğer yüzüyle de ortalığı karıştırıyordu.
Kapı açıldı, içeriye çocuktan önce kar, kış, kıyamet girdi.
Anne neden dışarı soğuk da evin içi çok sıcak? Diye sordu çocuk.
Annesinin ne cevap vereceğini merak etmeden burnunu tuttu, buz gibi olan burnuna annesinin elini götürdü…
Her soğuğa burnunu sokmasan ya evladım diye düşünürken annesi, kızım insanlar da öyle, bir yüzü çok sıcak diğer yüzü çok soğuktur, dedi.
Kız, annesinin yanındaki kadını nefretle süzerek, bu kadının da sanki başka işi yok hep bizde, diye içinden geçirerek, kadının kollarına atıldı, teyzeciğim, seni çok özledim, annemi hiç yalnız bırakmıyorsun, her zaman gel olur mu? Dedi.
Gelirim tabi, dedi kadın.
Gelirim!
Burada kendimi daha iyi hissediyorum, bak insanların yüzü ayrı dili ayrı şeyler söylüyor, bunları buraya gelmezsem nasıl öğrenirdim?
Yekten dedi. Hiç yutkunmadan, üşenmeden, kasılmadan dedi.
Kızın annesi çay doldurdu, bardağa şekeri atıp karıştırmaya koyuldu. Karıştırdığı hayatların hayallerine koyuldu, iç geçirdi, pişmanlık duymuyordu hiçbir şeyden, en çok da buna iç geçirdi.
Kız bünyesinin çelimsizliğine aldırmadan yüzünü ekşitti. Sırtındaki hırkayı çıkarıp astı, yüzüyle birlikte.
Misafir kadın kızı süzerken, anasının kızı n’olacak, deyiverdi. Ev sahibi kadın çayını karıştırırken, keşke içinden deseydi, dedi içinden.
Kendisi her türlü kötü sözü içinden derdi. Kimsenin yanında kötü şeyleri sesli, iyi şeyleri sessiz düşündüğü görülmemiştir.
Bu yüzden herkes tarafından sevildiğini, kimsenin kendisinin kötü yanını görmediğini düşünür, herkesle dost olduğunu söyler, herkes tarafından sevildiğini herkesin gözüne sokardı.
İnsanların en tuhaf özelliklerinden biridir hissetmek, iyi insanın da kötü insanın da! Her insan az çok kimin ne “mal” olduğunu anlar. Kâh dokunarak, kâh bakarak, kâh dinleyerek, kâh gözlemleyerek.
Bu tuhaf özellikler kadınlarda daha fazladır. Kadınlar her zaman dilin altındaki baklayı görürler. Orada bakla yoksa da, çantalarında her daim taşıdıkları bakla vardır, verirler karşılarındakine.
Koy bunu derler, koy dilinin altına, ıslanmasın orada.
Kapı bir daha açılır. İçeriye giren evin erkeğidir. Selam verme gereği bile duymaz salonda oturup dünyayı karıştırdığını düşündüğü kadınları görünce, direk odasına çıkar.
Eşi bağırır ardından, canım hoş geldin!
Adamdan ses çıkmaz.
İşte görüyor musun der ev sahibi kadın!
Hepsinin canı cehenneme! Bunlar hep böyledir. Güler yüz gösterirsin, tatlı dilli olursun, cevap bile vermezler!
Misafir kadının dilinin altında bakla döner durur ve dayanamaz çıkarır dışarı:
Evet, biliyorum! O da biliyor! Herkes biliyor! Bir tek sen bilmiyorsun, bizim bildiğimiz şeyleri komşum, der!
Kızı sorar, anne, babamın nesi var niye bize selam vermeden odasına gidiyor?
Kadın çayını karıştırır gene! Yaklaşık on dakika boyunca karıştırır çayını.
Kızına bakar, misafir kadının yüzüne bakar, kalkar geçer aynanın karşısına, kendi yüzüne bakar. Sonra çıkıp balkona bir sigara yakar!
Tertemiz yüzü vardır. Yüzünde çizgilerden eser yoktur, oysa yaşı kırkı geçmiştir. Kırışıklık yüzünün derisinin içindedir, bunu kendinden başka herkes görür!
Dışarısı buz gibidir, gerçek sıcaklıkla hissedilen sıcaklık arasındaki farkı en iyi kendisi bilir.
Kendisinin başkalarına gösterdiği sıcaklıkla, başkalarının hissettiği sıcaklık çok farklıdır!
Onca emeğim yüzünüze, gözünüze dursun der kadın içinden. İçerideki misafir kadını çağırırken.
Kadın kalkar gelir balkona. Balkon tenha, dışarısı soğuk, kadın dışarıdan daha soğuktur. O da bir sigara yakar.
Biliyor musun? diye sorar ev sahibi kadına, misafir olan:
Şimdi seni şu on ikinci kattan aşağıya atsam, en çok sen sevinirsin!
Güler ev sahibi kadın:
Biliyorsun değil mi her şeyi?
Misafir kadın, sessiz kalır. O an buz tutmuştur dünya! Sokaktaki herkes, hareket eden her nesne donup kalmıştır. Hatta akşam henüz olmadığı halde, dünya kararmış, her yer karanlığa kesilmiştir.
Dudaklardan dökülen şarkılar havada asılı kalmış, insanların beyni dumura uğramış, bir daha dönmeyecek gibi kalmıştır o anda.
Misafir kadın, hikâyeyi baştan alır.
Hikâyenin sonuna doğru, hikâyeyi okuyanların kafasında canlandırdığı ev sahibi kadın, öyle birilerinin ilişkilerine zarar vermemiş, dedikodu yapıp, iftira atıp yuvalar yıkmamıştır.
İkiyüzlü insanlardan nefret ederim, diyerek söze başlayan misafir kadının ağzından lafı alan ev sahibi kadın bir sigara daha yakarak;
Tahammül edemiyordum kimsenin, benden, eşimden ve çocuğumdan daha iyi bir hayat yaşamasına, söyle yerimde olsan ne yapardın? Diye sorar misafir kadına…
Hala yediği haltın ne olduğunu kendisinden başkası bilmiyormuş gibi davranarak…
Misafir kadın istifini bozarak, ağzına öyle bir tokat yapıştırdı ki ev sahibi kadının, tüm sokak yeniden hareketlenmeye, insanlar yürümeye, düşünceler beyin içinde dolaşmaya başlar, hatta kuşlar bile uçuşur, mahallede bir şenlik havası. Sıcaklık gittikçe yükselir, güneş akşam olmasına rağmen yeniden gösterir yüzünü, gece aydınlanır. Ellerinin dert görmeyeceğini düşünen misafir kadın istifinin eski haline geçer, onu bir daha bozmamak için söz verir kendisine.
Ev sahibi kadın, neye uğradığını şaşırmaz, gayet iyi biliyordur neye uğradığını.
Hayatını kararttığı kadının eli ağzının ortasında patlamıştı.
Dudağından kan sızmaya başlamış, gözlerinden yaş süzülmesi beklenirken, pişkin pişkin sırıtmaya devam etmişti ev sahibi kadın.
Elinin tersiyle çenesinde hissettiği kanı silerken bir yandan da kadının yüzüne bakıp,
Bunca yıldır arkadaşımsın, yaptığım hiçbir şeyi kimseye çaktırmadan yaptım, nasıl anladın ki beni? Diye sorar.
Bu soruyu soracak yüzün olduğundan olmasın? Der misafir kadın.
Sigaralar bitmeden söndürürler ve o esnada;
İçeriden kocası seslenir, hanımlar, ortalığı karıştırma seansı bittiyse yemek hazır!
Ev sahibi kadın önüne bakar!
Kocasının yemek hazır! Cümlesi kadının az önce ağzında patlayan tokattan daha vahimdir. İlk defa, kocasının yemek hazır, dediğine bu kadar çok içerlemiştir.
Kocası! Misafir kadının tanışmaya gitmeden önce, can dostum, kardeşim, sırdaşım, arkadaşım diyerek, sözünü ettiği ve ev sahibi kadının ondan önce davranarak nasılsa birbirlerini tanımıyorlar diyerek el çabukluğu ile tanışıp evlendiği adam!
M’S
2 Ocak ‘14
 
 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir