İYİLEŞİR ZAMANLA ONULMAZ SANDIĞIMIZ YARALAR (Deneme)


İYİLEŞİR ZAMANLA ONULMAZ SANDIĞIMIZ YARALAR (Deneme)
Elimizden kayıp giderse bir gün varlığından rahatsız olduğumuz şeyler, vakit çok geç olabilir onları durdurmaya.
Bazen acılarımızdır bu, katlanılması zor olan ama bizi hayata bağlayan acılar.
Bizi huzursuzluğa sevk edip yaşarken tat aldığımız, haz aldığımız sevinçlerdir bazen de.
Kim bilir bize bağırıp çağıran, gerçekleri gösterip bir düşman edasıyla karşımıza dikilen dostlardır kimi zaman.
Ah keşke bir özgür olsam deyip de hayıflandığımız prangalardır belki.
Görmekten bıktığımız asık suratlar vardır. Sırf onlar adam olsun diye ders vermek amacıyla koyduğumuz tavırlar gün gelip alır götürür bizden uzaklara adam olmasını istediklerimizi.
Hakkındır belki yapılanlara başkaldırmak. Belki daha fazlasını hak ediyordur, sana yapılan baskılar ve zulümler işlemiştir ciğerlerine kadar.
Karakışın seni dondurduğu kadardır, yaz güneşinin seni kavurduğu kadar.
Köşeye sıkıştırdığın kedinin nasıl arslan kesildiğini bilemeyecek kadar belki de dumura uğramıştır beynin.
Gözlerine mil çekilmiştir göremezsin neler olacağını.
Hiçbir ışık kalmamıştır aslında, umut vadeden bir gün doğmuyordur üzerine.
Bilmelisin ki, gece ne kadar karanlık olursa olsun, sabaha yaklaşma vakti daha yakındır.
Nasıl ki giden zaman hiç geri gelmezse, gönderdiklerin de geri gelmeyecektir.
Toparlanıp kendine gelme vakti gelmiştir belki. Sen toparlanıp gitme vaktinden bahsededur.
Gömeceksin acıları derinliklerine yüreğinin, düzeltme şansının kalmadığını öğreneceksin kimseyi. Sen marangoz değilsin ve karşındaki sorun yumağı da odun değil ona şekil veresin.
Çevrendeki hiç kimseyi düzeltmeye kalkışma, imkânsızlık karşısında inatçılık aptallıktır, der bilge insanlar. Teslim olmaya niyetin yoksa bir deniz gibi cömert ol, aç kollarını, şuna inan ki en kirli şeyler bile temizlenir sende.
Benzer benzeri çekerse eğer, sen öyle pozitif olmalısın ki seni öldürmeye gelen sende dirilmeli.
Her seferinde haklılığından dem vurup insanları kendinden uzaklaştırmak yerine, haklılığının sağlam temelleri üzerinde durup, haklıyım ama bak affediyorum diyerek, karşındakini şaşırtmalı ve onun sana gelmesini sağlamalısın.
Hiç yürüyemiyorum diye çıktığın yoldan, ağır ağır giderken bile, göreceksin ne mesafeler kat ettiğini, yol seni umuda götürecek, yol seni yokluktan varlığa eriştirecek, yol seni kaybetmenin verdiği acının kazandırmaya başladığı ana götürecek.
Yeter ki sen ağırlıklarından silkinip çık yola.
Bir gece vakti solgun ışıklar altında aynada gördüğün o yüzünü çevir güneşe, solup gitmesine izin vermeden, içinde barındırdığın sevinç çığlıkların bağır avaz avaz. Korkma! Sana yakışanı yapıyorsun!
Sana gümüş tepsi içinde bir hayat sunulmayacak, sen de kimseye böyle bir hayat sunamayacaksın.
Unutma ki; Su akar yatağını bulur! Gün gelir iyileşir en onulmadık yaralar.
M’S
10 Haziran 2009


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir