SONY DSC

ANADIR, YÂRDIR, YARINDIR!
Bilirkişidir O!
Ağladığına üzüleceğini bilir. Ağlayamaz.
Ayağına takılacak taşın yerini değiştiremediğinde, kendi başına gelecekleri, ellerin her üşüdüğünde, kendi ellerinin üşüdüğünü bilir.
Nasılsın? Diye sormaz, iyi olmadığını hissettiğinde. Zaten nasıl olduğunu bilir! Görmese de!
Fedakârlığın aslında bir işe yaramadığını, aslolanın “dua” olduğunu bilir.
Ellerini açınca semaya, semadan dökülmeyen yağmurun seyrine dalıp, çöl kalma diye gözyaşlarıyla ıslatır yüreğini. Yüreğinin kuruduğunu bilir!
Nasırlaşmıştır, yufka değildir yüreği artık. Her acı sözünde bir daha sertleşir, sertleştirmiştir, yoksa nasıl dayansındır. Affetmeyi bilir!
Yaşadıklarını gördüğünde dünya gözüyle, içinde inceden bir “keşke” geçer, inceden ve dağın altından geçen ırmak gibi, dağı söker atar yerinden, uçurur kendisiyle birlikte.
Sahip olduğu ne varsa serer kendi ayaklarına, ayakların yere değmesin, yerde kalmasın gözlerin, sözlerin havada seyre dalmasın diye!
Savrulduğunu, sen daha savrulmayayım diye ellerini açmışken bilir. Ellerini her açtığında, okur ellerinin ayasından, başındaki ayazından üşüdüğünü.
Yar’dan geçeceğine, Ana’dan geçeydin, diyecek kadar hiçe sayar kendini. Hiç olmayı göze alacak kadar “her şey” dir.
Boğazında düğümlenen yumruyu, sırtına atacağı yumrukla indirir de, hayata bağlamasını bilir en sert haliyle.
Yanaklarının ıslaklığını gizlemek için kalbine akıttığı yaşlardır yaşlandıran onu! Ancak böyle olursa yaşayacağını bilir!
Ruhsal ve fiziki şiddetlere meydan okur. Dişlerini sıkar, dilini ısırır. Dayan der. Yüreğim dayan! Dayanmazsa seni kaybedeceğini bilir!
Her mevsimi sever, her çileye katlanır. Kışı seni korumayı öğrendiği için, yazı seni kırlara salmaktan hoşnut olduğu için sever. Güzü sever en çoğu da, gidersen yaprak misali sıladan, gitmene perçinleştirmek için yüreğini…
Anadır, yârdır, yarındır!
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir