sarık
 
MUHABBET EDERKEN MÜEBBET YEDİK!
Cumhuriyet kurulduğu günden beri, hiçbir baskıya maruz kalmamış Müslümanlar, seçim hilesi mi yaptılar, yoksa başka bir hileyle mi geldiler bilmem ama 2002 yılında iktidara geldiler. Kimilerine göre de ABD’nin ayak oyunları etkili oldu.
Yoksa hiç baskı görmemiş muhafazakârların iktidara gelme şansı sıfırın altındaydı.
Demirel’in de çok doğru bir şekilde söylediği gibi, Müslümanlara baskı mı vardı? Camilerde ezan okunuyor halkımız gidip camide namazını rahatça kılıyordu, bazı İslam ülkelerinde halk namazını bile kılamıyordu. Devlet lütfediyordu. Öyle ya İslam sadece namazdan ibaret değil miydi?
Diğer hükümlerini yaşamanın ne manası vardı durup dururken. Faiz onlara göre haram değildi, Kur’an öğrenmek çağdışıydı, İmam Hatiplerden irticacı yetişiyordu, başörtüsü sonradan dinimize girmişti. Cuma saatlerinde memur çalışmalı işine bakmalıydı. Başını açıp okusalardı kız çocukları engel mi vardı onlar için?
Askerin ülkede sözünün geçmesi için terör olmalıydı, terör olsundu ki asker hükümete her istediği zaman ayar verebilsindi. Terörü ayakta tutmak için gerekirse terörle işbirliği de yapılabilirdi. Ordunun kuralları vardı, orduda teröre destek verilir ama namaz kılınamazdı.
Ezilmediği, baskı görmediği halde yeni kurulan ve mazlumların sesi olmayacağına halkı inandıramayan hükümet ilk seçimlerde iş başına geldi.
Sonra ne mi oldu?
Amerika’nın da destek verdiği bu hükümet bir terör örgütü uydurdu. İçinde, gazeteci, işadamı, asker, emniyet mensubu, akademisyenlerinde olduğu bir terör örgütü.
Halkımızın rahata kavuşması için gecesini gündüzüne katarak çalışan bu insanlar, hiçbir dayanağı olmayan suçlamalarla tutuklandı.
Halkımızdan tek bir vicdan sahibinin bile onaylamadığı bu süreçte, hükümet sürekli oy kazanmaya devam etti ve oylarını her seçimde giderek artırdı.
Gazetecilerin tamamı hiçbir suça bulaşmamış, basın özgürlüğü olmadığı için içeri atılmıştı. Oysa gazetecilerimizin geçmişine bakarsak, sadece vatansever olduklarını görürüz. Yazdıkları her yazıda ülkemizin lehine yazılar yazmışlardır. Darbelere hiçbir zaman destek vermemişler, tamamen hükümet karşıtı oldukları için susturulmuşlardır.
Gül gibi subaylarımız, terör örgütü ile verdikleri amansız mücadelelerde, birçok başarıya imza atmışlar, terörü ülkeden söküp atmak üzereyken içeri atılmışlardır. Hiç birisi faili meçhul cinayetlerin müsebbibi değiller. Boruyu lav silahı sanan kendini ve haddini bilmez savcıların işgüzarlığı ile tutuklanmışlardır. Oysa ağlama duvarında terörün bitirilmesi için ağlanmış, teröristlerle gizli pazarlıklar tamamen hükümetin elini güçlendirmek için yapılmıştı.
Akademisyenlerimiz de dünya çapında birçok bilimsel araştırmaya imza atmış, ülkemiz üniversitelerini ilk beş yüze sokmama başarısını göstermiş, hiçbir öğrencimize dini inançları dolayısıyla baskı yapmamış insanlardı.
İş adamlarımız vergileriyle ülke ekonomisini güçlendirmiş, borsa spekülasyonları yapmamış, 28 Şubat’ta ceplerine bir kuruş indirmemiş, temiz, saf, ahlaksızlığı ile kazanan hayırsever insanlardı.
İlahi adalet er geç yerini bulacak diyen zevzekler de, ilahi adaletin yerini bulduğundan haberdar olmayıversinlerdi.
Eskiden yapılan zulümlerin, baskıların, hükümet devirmelerin karşılığı değil tamamen intikam almak için başlatılan bir süreçti bu süreç.
Adamlar oturup hükümet devirmek için muhabbet ediyorlarken, birden müebbet yemişler.
Yazık!
Ey Tayyip Erdoğan, halk bu yaptıklarını asla unutmayacak!
mustafasus@hotmail.com
www.mustafasus.com
 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir