KAYBEDECEK Bİ’ŞEYİMİZ VAR (Öykü)


kandil

KAYBEDECEK Bİ’ŞEYİMİZ VAR
Sabah olmasın be usta!
Sabahlarımızı çalsın tüm zaman hırsızları. Üzerine geceden kalma yorgan örtelim sabahların, güneşi de karartalım, gözlerine mil çekilsin gündüzlerin ve gündüz gözüyle geceye yenik düşenlerin.
Yenilelim usta!
Yenilenmeden eskiyelim biz. Eskimiş, pörsümüş aydınlıkları gömelim içimize. İçimiz bir dışımız farklı olsun. Biz geceyi maske yapalım yüzümüze, gecenin yüzünden oldu ne olduysa yalanını gerçek diye pazarlayalım ortalıkta, içimize gömdüğümüz aydınlıkları sır edip, sırnaşalım yıldızlara, ulaşalım da hatta!
Yanalım usta!
Sönelim yağı bitmiş kandiller gibi, kandilsiz gecelerde. Küllerimizden falan da doğmayalım. Savrulalım dört bir yanımıza, yanınıza uğramadan.
Yorulalım usta!
Ayaklarımızı dinlendirme yalanına ayak uyduralım, muhabbet tellallığı yapalım mesela, uzanalım gökyüzünü seyre dalmak için, yorulduğumuzdan dem vuralım. Nasırlaşsın yürüdükçe duygularımız, gittikçe gitmekten şikâyetçi olalım, kaldıkça, kalanlardan…
Sıradanlaşalım be usta!
Farklılıklardan, aykırılıklardan, ayrıklaştırılmışlıklardan sıyrılıp, tekdüze olalım. Toprak gibi çekelim sineye, sinsiliklerini samimiyetsizlerin. Cömert insanların azlığına, yokluğuna hatta, kulak asalım, inadına har vurup harman savuralım, malı mülkü, makamı mevkiyi.
Tükürelim usta!
Yüzümüze hançerini batırıp arkamızdan gülen herkesin, gülen suratına tükürelim. Sırtımızdan hançer batıranların sırtını sıvazlayıp, gülelim olmayan yüzlerine, yüzsüzlüklerine. Sayalım gitsin sığlığımıza, aleladeliğimize.
Haksız olalım mı usta?
Bir ömürlüğüne, çok değil. Her taşın altına bir umut saklayıp, hangi taşı kaldırsalar altından çıkan umutlarımızın üzerine taşı iyice bastırıp üzerini ayaklarıyla çiğneyenlere karşı, her şart ve koşulda haksız olalım, ne kaybederiz ki? Diye sormadan. Kaybedecek neyimiz var ki? Diye hayıflanmadan… Kaybedecek bi’şeyimiz yokken hoyrat olmak, yok pahasına umut dağıtmak gibidir, damıtmak gibidir gerçeklerimizi, gerçeğimizin üzerine örtüp, kaybedecek bi’şeyimiz varsa çıkalım meydana, ne dersin be usta?
Cehennem ateşinde yanmayı göze alamayanların işlediği günah gibi tüm iticiliğimize rağmen, kayıp gidelim mi insanların e(i)linden? Dilinden emin olamadığımız gecenin koynuna girip en acımasız şarkılarına eşlik edelim mi gecenin?
Allah’a niçin inanmadığını bile bilmeyen bir ateistin içinde savrulduğu ve savunduğunu sandığı fikirlerin saçmalığında yaşayalım mı bize ‘dayattıkları’ yalanını söylediğimiz, oysa kendi ‘ellerimizle büyüttüğümüz hayatın’ içinde?
Aklına hiç daha iyi bir fikir gelmedi mi usta?
Yaşayalım mı? Ne dersin bu hayatı?
Başka şansımız olmadığı için değil ama…!
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir