Robotla Lider Arasındaki Fark


ROBOTLA LİDER ARASINDAKİ FARK

Size çok basit bir örnekle bir liderin özelliğinden bahsedeceğim…

Bir grup arkadaşla dağa tırmanıyorsunuz, içinizden birisini de lider seçtiniz. Dağa tırmanırken, bir arkadaşınızın ayakkabısı ayağına vuruyor ve bu durumdan rahatsız.

Ne elinizde fazladan bir ayakkabı var ne de bu soruna ciddi bir çözümünüz var…

Lider olan kişi, ayakkabısı ayağına vuran kişiye, görüyorsun, bunun hiçbir çözümü yok, mecburen sen de bizimle birlikte çıkmak zorundasın, geride kalırsan da olmaz, katlanacaksın bu duruma! Dese mi liderlik yapmış olur, yoksa;

Arkadaşının ayakkabısını eline alıp, orasıyla burasıyla oynasa, genişletmeye çabalasa, al benim ayakkabılar biraz daha büyük deyip kendi ayakkabılarını verse mi liderlik yapmış olur?

Yönettiğiniz kişiler, sizden çok ciddi, somut çözümler beklemeyebilir. Yönettiğiniz kişiler sizden ruhunu dokunmanızı bekler. Sizin samimi olmanız, elinizden bir şey gelmese dahi o insanlarla ilgilenmeniz sizin gerçek lider olduğunuzu gösterir.

Yoksa kanunla, kuralla, yönetmelikle birilerini hizaya sokacaksanız, yönettiğiniz kişilere gözdağı vererek onları disiplin altına almaya çalışacaksanız, kusura bakmayın bunu programlanmış bir robot bile yapabilir.

Her yapılan yanlışta ötmek robotun işidir.

Kurumunuzda sizden beklenen, kaliteyi artırmaksa, çalışanların huzurunu gözetmeniz, onlarla dostane ilişkiler kurmanız sizin lehinize olacaktır.

Aldığınız maaşı, belki devletin belirlediği esaslara göre hareket ederek hak ettiğinizi düşünebilirsiniz. Belki maddesel olarak bazı başarıları yakalamış olabilirsiniz, insanları motive etmeden onların asık suratlı da olsa işlerini yapmalarını sağlamış olabilirsiniz.

Ama, fakat, lakin!!!

Bu işi yaparken onların ruhuna dokunmayı göz ardı etmeniz size küfür olarak geri döner. Belki ayakkabınızı vermeniz karşılığında nankör bir durumla karşılaşmış da olabilirsiniz. Bu sizi yıldırmamalıdır.

On yıldır ülkeyi yöneten Başbakan, Kürt kardeşlerimize, tarihte eşi benzeri görülmemiş haklarını teslim ederken, oylarının düşmesine, terörün daha da azmasına kulak tıkayıp, hala doğu ve güneydoğuya yatırım yapmaya devam ediyorsa, hala onlara haklarını teslim etme yönünde gayretler gösteriyorsa ve karizması da gün geçtikçe artıyorsa, yanlış yapmıyor demektir.

Milli Eğitim Bakanımız, çok radikal değişiklikler yapmak için kollarını sıvadı. Çok da güzel işler yapacağına herkesi inandırdı, bir tek öğretmenler hariç!

Gelin görün ki, bu işin mutfağında çalışan öğretmenlerin ruhuna dokunamadı.

Öğretmenlerin beklediği çok da önemli şeyler değildi.

Kimsenin himmetine de muhtaç değillerdi.

Bırakın ayakkabı vermeyi, rahatsızsan yürüme arkadaş, manasında sözler sarf etti ne yazık ki bakanımız!

Hal böyle olunca da, karamsarlık ve moral bozukluğu ile bir yerlere gidilemeyeceği anlaşıldı.

Çok çalışkan olabilirsiniz…

İşi en iyi siz biliyor da olabilirsiniz…

Sahadaki insanları değersizleştirdikten sonra, en iyi bildiğiniz işin savsaklandığını görmeniz, savsaklayanın suçu olmaz.

Futboldan fazla anlamam ama, Galatasaray’ın UEFA kupasını ve ardından Süper Kupayı alma sürecini, Fatih Terim’in nasıl bir lider olduğunu, keşke bakanımız ve okul yöneticilerimiz iyi okuyabilse!

Omzundan sakatlanan Bülent Korkmaz’ı sahada can havliyle koşturan ruh neydi?

mustafasus@hotmail.com

www.mustafasus.com


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir