BİR(LEŞ)MİŞ KÜRTAJ KARŞITLARI


 

İnsanların en çok başvurdukları çıkış yolu, ya da çıkmaz mı demeliydim? Hayali bir korku icat edip, önce ona inanmak, sonra etrafındakileri inandırmak ve daha sonra onun üzerinden siyaset belirlemek oluyor

Ortada ciddi hiçbir şey yokken bile, kafalarında, ya olursa, ya başımıza gelirse gibi düşünceler biriktirip, salıveriyorlar ortaya.

Birisi çıkıyor seneler öncesinde, ‘Türkiye Malezya olacak önümüzdeki senelerde’ saçmalığını ortaya atıyor, kalemi ve mikrofonu eline alan herkes o korkunun etrafında ateş dansı etmeye ve saçmalamaya başlıyor.

İktidar çevresinde yüz bulamayan asık suratlı bir bayan çıkıyor, ‘sivil dikta’ gelecek diyor.

Hop! Balıklama dalıyor eline kalem tutuşturulmuş zevat.

Ak Parti’ye, sakın yüzde 50 oy oranına güvenme, karşında da yüzde 50’lik bir çoğunluk var diyenler, zamanında azınlık hükümeti kurması için kimi liderlerin peşinde az kuyruk sallamıyorlardı.

Bu ülkede muhafazakârların hakkı ve hukuku hiçbir dönem gözetilmedi. Ne yüzdelik içine konuldular ne de onlar da bu ülkenin evladı denildi.

Hatta öyle zamanlar oldu ki, okullardan yaka paça dışarı atıldılar. Fişlendiler. Söz söyletilmedi hiç birine.

Dalgaya aldılar, ‘muhtar bile olamaz’ dediler. MGK’da nasıl terletildiklerini gözümüze sokmak için manşetlerden şerefsizlik yaptılar.

Sonra, bu hor görülen kesim iktidara gelince, nasılsa her türlü güç bizim elimizde, oyalansınlar bakalım, denildi.

Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, HSYK gibi halkın taleplerini hiçe sayan, halka rağmen halkın aleyhinde kararlar veren bu kurumlar tek sığınaklarıydı.

Keserin ve sapının dönüp, bunlara bir şekilde saplanacağını he(sap) edemediler.

Halkın değerleriyle dalga geçtiler, halkı küçümsediler.

Şimdi sığınacak bir liman bulamayınca, ha bire korku üretip, ha bire insanları bir şeylerden korkutmaya çalışıyorlar.

Kimisi pişkin bir şekilde hatasını kabul edip günah çıkartıyor, kimisi eskiden halka çok yakınmış da, halkın derdi ile hemdert olmuş gibi şimdilerde halk goygoyculuğu yapıyor.

Yıllardır, öz yurdumuzda garip kaldık, gibi laflar edildiğinde, bu insanlardan ülkeye zarar gelmez denildiğinde, oturun oturduğunuz yerde diyorlardı.

Hiçbir zaman yüzdelik dilimlere bakmayanlar, muhafazakârlara yapılan fikir işkencesini görmeyenler, şimdilerde nasıl ahkâm kesiyorlar.

İnsanlarımızın hayatını cehenneme çevirecek eylemleri planlayanları mağdur gösterme, onları yargılayanları zalim gösterme heveslisi olanlara bakıp da üzülmek mümkün değil.

Muhafazakârların üzerine atılan, Sivas gibi asla müsamaha gösterilmeyecek olaylar hakkında yürütülen davaların zaman aşımına uğratılmasına top yekün savaş veren bu çağdışı zihniyet, bir Başbağlar konusunda kıçı açıkta kalan deve kuşu pozisyonuna giriveriyorlar ve hiçbir inandırıcılıkları kalmıyor.

Şimdilerde, Başbakan gündem değiştiriyor, deyip özgüven sahibi olamadıkları için değiştiriliyor dedikleri gündemin peşinden sürüklenip, “benim bedenim, benim kararım”, diyerek güya kürtaja karşı bir(leş)iyorlar.

Beden senin, istediğin gibi kullan, kullandırt ama o bedende büyüyecek can senin değil, bunu Başbakan da söylese, başkası da söylese, bu böyle!

Sosyal medyada bir söz var, cuk diye oturuyor bunların üstüne:

“Azıcık adam ol diyeceğim de, seni de zor durumda bırakmak istemiyorum.”

mustafasus@hotmail.com


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir