ALIŞKANLIKLARINLA DEĞİL, KEŞFETTİKLERİNLE HÜKMET HAYATA…


ALIŞKANLIKLARINLA DEĞİL, KEŞFETTİKLERİNLE HÜKMET HAYATA…

 

Her zaman yeni bir şeyler keşfetmek için çırpınıp duran insanlara hayret ederim. Hayretimin beni düşürdüğü boşluktan ben de yeni bir şeyler öğrenerek çıkarım, yeni bir şeyler keşfederek.

Eline sazı alan herkesin eski şarkıları çaldığı bir dönemde yüzyıllar önce konuya dikkat çeken Mevlana’ya imrenirim.

Yeni bir şeyler söylemek lazım…

Arşivlere kaldırılan hayaller, köhnemeye yüz tutmuş antika aşklar, görülmeye görülmeye unutulmuş rüyalar değildir özlediklerim.

Sanatçının çizmek için toplayamadığı cesaretsizliğinden titreyen fırçası gibi, şairin çekine çekine kâğıda düşen dizelerindeki gibi, yola çıkanın bakmaktan korktuğu ufku gibi, yeni bir şeyler…

İç geçiririm topraktan çıkan filize, açan güle, yağan yağmura…

Ne yeni meyve verme ihtimali vardır filizin, ne güllerin ara bulucu görevi, göze hitap eden güzelliği dışında bir işlevi, ne de yağmurun üşütebileceği bir ruhumuzun olması…

Kabuk sert! İşlemez ne yağmur, ne kar, güneş de kar etmez ruhun derinliklerine.

Alıp başını gitme korkaklığı sürüp gittikçe, gideceğin yerde seni bekleyen yeni bir dünya yoktur.

Kaldığın yer zaten senin değilmiş gibi davrandıkça, yanına gelenlere yeni bir dünya sunma görevin de yoktur.

Her insanda vardır belirgin bir özellik, kendi hayatına bakış açısını değiştirecek. Her insan biraz mülayim, biraz kavgacıdır, terk etmeyi de bilir vuslatı da…

Sonsuza uzanıp gitmeyeceğini de bilir insancıklar acıların, hemen bitmeyeceğini de…

Kimisi ders alır yaşadığı acılardan kimisi de yeni bir acı daha yaşamak varken eskisinden ders almaya üşenir, soğuktan uyuşmuş elleriyle oyun oynamaya üşenen çocuklar gibi.

Hayatı ders almakla geçen insanlara acılardan bir türkü söyler çığlıklar: madem öğrendin ders almayı al sana bir daha acı, bunu da yaşa ne kaybedersin ki, derler.

Bir sürü kayıp yıllarla doludur hayatı insanların, nitelikli bir boşluk büyür içlerinde, efkâr da bitmez gaile de…

Ellerinde bir sürü keşke biriktirmiştir birçoğu, yeniden doğup gelse aynı hataları işlemeyecekmiş gibi de kararlıdırlar keşkelerine sahip çıkmaya.

Gidecekleri yol belki farklıdır yemeyelim haklarını, ama ayaklarına batacak dikenler hep aynı olacaktır.

Yine zırhlar unutulacaktır belki telaşeyle, belki heyecanla, yine küçük görünecektir uzun soluklu karmaşa gözlerine, yine debdebeli bir hayatın takılıp gidecekler peşine…

Nasılsın sorusuna, ölüp gidiyoruz işte deme cesaretini göstermeyecekler, ölüp gitme dışında bir anlamı varmış gibi yaşantılarının.

Yaşadığımız her gün ölüme bir adım daha yaklaşıyorsak, ölüp gidiyoruz işte, ölmeye gidiyoruz…

Çalışıp, hırslanıp, ihtiraslarınla elde ettiğin uçaktan atlayınca nasıl ki her şey geride havada asılı kaldıysa, ölüp gidince de arkanda kalacak malın, mülkün, kariyerin…

Yeni bir hayat işte o zaman başlayacak, senin keşfedemediğin ya da keşfettim sandığın, ama hiç oralı olmadığın…

Bu yüzden:

 

Alışkanlıklarınla değil, keşfettiklerinle hükmet hayata…!

 

mustafasus@hotmail.com

{fcomment}


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir