ÖLMEYECEK KADAR ÖLÜM


Ölmeyecek kadar ölüm,
Ölmeyecek kadar ekmek,
Bırakıp her şeyi geride,
Gidememek,
Gitmemek.
Ölmeyecek kadar gitmek istiyorum.
İşte geldim kapına
Dimdik ayakta değilim, görmediğin gibiyim, göremediğin gibi.
Ölmeyecek kadar kalmak,
Açlıktan midesi yanıyor ruhumun,
Açlıktan ölmeyen kuşların soğuktan donması gibi,
Ölmeyecek kadar uçmak istiyorum,
Eski güneşler geceleri ışıtmazmış, öğrenebilmek ne güzel.
Bilebilmek ölmeyecek kadar yaşamayı.
Koynunda şuh sıcaklık barındıran fahişelerin,
Ölmeyecek kadar kör olsun istiyorum gözleri.
Geceleri işçilerin belindeki çıkın kadar sahipli,
Kucağında çocuğu ile oynayan baba kadar ölmemek istiyorum.
Ölüm, ölmeyecek kadar yanı başımda.
Yanı başımdan akıp gidiyor ölüm,
Seyre daldığımda yalnızım.
Yalnız değil sokaklarım,
Sokaklarımda ölüm var,
Ölmeyecek kadar sahibim sokaklarla, kaldırımlara.
Sana git dedim, ölmeyecek kadar git.
Gitmeyecek kadar ölürsen içimde,
İçim barındırmaz dedim artık.
Ölmeyecek kadar sarhoş
Ölmeyecek kadar aşk,
Ölmeyecek aşk.
Kadın kılıfından çıkarttım da ne oldu?
Aşka yeni libaslar! Ölmeyecek kadar.
Tütün altı ölümler,
Ölüm sigarası içtiğim çayın buğusu,
Yalnızlık kadar sahte,
Sofrasız, ekmeksiz, emeksiz, çabasız bir ölüm benimkisi.
Gidebildiğin kadar ölüm,
Soytarı sırıtışların arkasına saklanan acı.
Duaların arşa yükselen feryadı nedir?
Ölmeyecek kadar dua,
Ne kadar da çıkarcı!
Mantık hatası ölümlerim,
Çelişkilerin iç içe geçtiği bir ölüm.
Talep etmek, ölmeyecek kadar!
Taze sıkılmış limon suyu,
Kekremsi ölüm.
Atılan her imza başkaldırı bir nitelik arz etmiyor.
Anlatmadan ne düşer ki payına?
Nedir benim sendeki payım?
Gözlerine bakarken,
Akıp giden üstten aşağı,
İçmeden dökülen çayım!
{fcomment}

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir